Söz konusu yeryüzü ile gökkubbe olunca bizim bildiğimiz, daha doğrusu okuduğumuz Yaşar Kemal’in;

“Yer Demir Gök Bakır” adlı “Dağın Öteki Yüzü” kitabıdır.

Okuyan ve anlayabildiği için de kavrayanlara; sözümüz meclisten dışarı!

Ama, ortasından okuma ve anlama yerine kitabı;

“Yer de Beton Gök de Beton” haline getirmeye uğraşanlar yok mu?

Çimeni çimento ile kaplar, Ayasofya’nın bahçesini de beton yaparlar!

Hayret etmemek lazım!

Bu memlekette mescitlerin tepesine asırlardır, yıllardır, son yıllarda bile koca koca beton kubbeler dikilmedi mi? Dikilmiyor mu?

Hem de; Cenab-ı Allah’ın, “Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik” diye buyurmasına rağmen! (Kaf Suresi. 6. Ayet)
*
Demek istediğim o ki; ibadet için başımızın üstündeki süslü gök kubbeyi yeterli görmeyip yerine fazlası ile beton kubbeler nasıl dikiliyor ise, Ayasofya’nın bahçesindeki çimlerin üzerine çakıl-çimento o şekilde dökülüyor!
*
Yahuu!

Ne uzatıyorsunuz!

Halâ farkında değil misiniz?

Söz konusu Türkiye ve de ille de O’nun “T”si olan Trabzon olduğunda!

Ben “geçmişten” iki misal vereyim de siz “bugün” rahatlayın!
*
Bir zamanlar Karadeniz’de iki Boztepe vardı.

Biri Ordu’da, diğeri Trabzon’da idi!

Sonra Trabzon’daki, villa, rezidans, cami, yurt, otel doldurularak Betontepe’ye çevrildi!

Ordu’dakine ise çivi çakılmadı ve orası Boztepe olarak kalmaya devam eyledi!
*
Haaa! İkinci misali unuttum!

Ordu’daki Boztepe’ye yapılan aynı ad ve mimarideki otele 3 kat izni verildi. Trabzon’dakine ise 7 kat dikildi!

Durun! Durun!

Onu da hatırlatalım.

Bir garabet daha var!

Samsun-Sarp arasında karayolu seyahati yaparken Ordu’yu Trabzon’daki gibi kayalarla doldurulmuş deniz sahilinden değil, dağların arkasındaki Güney Çevre Yolu’ndan (hani şu Trabzon’da 30 yıldır yapılmayan, ama sadece lâfı edilen) geçiyorsunuz.

Bir tünele girdiğiniz zaman da radyodan şöyle bir mesaj duymaya başlıyorsunuz: “Ordu’nun güzelliklerle dolu Boztepe’sinin 450 metre altındaki tünelden geçiyorsunuz…”

Yani tam dağın dibinden ve de yerin altından!

Peki; Trabzon’daki Betontepe’den ise beton tüneller nereden geçiyor?

Tepenin tam böğründen!
*
Hani “gökte beton, yerde beton” diyorduk ya!

Anlatmak istediğimiz, anlayacağınız; Trabzon’un tepesi de beton, ortası da beton, ayak altındaki Ayasofya’sı da…

Öyle ise; o zaman söz konusu Trabzon edildiğinde betonun bir tutku olduğunu (!) bilmek ve ona göre gayde çalmak gerekmiyor mu?

Gerçi gözün gördüğünden, sözün doğruluğundan ibret almayanların kulağına gayde çalsan ne yazar, çalmasan ne?