Epeyce
uzun bir zaman oldu!
Sektör
tarihinde Oltan Gıda ile birçok ilke imza atmış Orhan Oltan’ın deyimi ile “yokuş yukarı bile yuvarlanır” diye
tarif ettiği fındıkta olup bitenleri yine çokça yaşadık, öğrendik ama uzun
zamandır da kamuoyu ile paylaşmayarak kendimizde sakladık!
Artık
yavaş yavaş bunları “anlayana sivrisinek
saz” deyip, daha sonra detaylandırmak hesabıyla kıssadan hisse diyerek
paylaşalım:
*
Birincisi; 2019 ürününü kilosu
17’den alıp, Nisan ayında 21 TL’den satış yapıp, Mayıs’ta bunu 24 TL’ye
yükselten TMO’nun, bir ayda kimleri malcı yaparak, beleşten milyonlarca lira
kazandırdığını öğrenmek mi istiyorsunuz? Ondan kolay ne var? Yeri gelir
yazarız. Bu vesile ile TMO’nun dolaylı olarak spekülatörlüğe sebep olduğu,
çanak tuttuğu söylenemez mi?
*
İkincisi; Mayıs satışı, 24 TL’den
satışa çıkarılan 20 bin ton fındığa 300 bin ton gibi akıl almaz bir talep yapan
ve de sayıları 200’e yaklaşan firmaların ne kadar zengin olduğunu da
hatırlattı.
Çünkü
20 bin ton fındıktan alabilmek için ürün bedeli teminatı olarak TMO’nun
hesabına yaklaşık 1 Milyar 800 milyon lira yatırılmıştı. Demek ki, birilerinin
sızlandığı gibi fındık sektöründe para ve kredi sıkıntısının hiç bulunmuyor!
*
Üçüncüsü; TMO 24 TL’lik fiyatı
açıklamadan önce, basında ve sosyal medya da sürekli; “Fındık fiyatı yükseliyor. 25 lira oldu. 26 liraya çıktı” şeklinde
açıklama yapan ya da yaptıran titri olmayan ile bazı sivil toplum
temsilcilerinin Mayıs fiyatı ile ilgili nasıl ve neden yönlendirme yaptıkları
anlaşıldı mı?
*
Dördüncüsü; sektördeki
firmaların ekonomik güçleri yapılan talep ve yatırılan teminat ile ne kadar
güçlü oldukları ortaya konmuş olmadı mı? Yani çok parası olduğu hesabıyla
birilerinin “tekel, baron” diyerek
adeta günah keçisi haline getirdikleri, Türk fındığının en büyük alıcısı da
olan Ferrero kadar olmasa bile hatırı sayılır oranda ekonomisi, kasası güçlü
firmaların da bulunduğu fark edilmedi mi? Yani tekelcilikten söz etmenin ne
kadar kasıtlı olduğu fark edilmedi mi?
*
Beşincisi; 2019 rekoltesinin
aşağı yukarı 800 bin ton dolayında gerçekleşeceği görüldü. Bu yılkinin ilk
tahminleri ise 600-650 bin ton aralığında gezdirilirken, ihracatı sürekli artan
ve de daha da artabilecek bir ürün de başta devlet olmak üzere sürdürülebilir
bir üretim hareketi neden kurulamadı?
*
Altıncısı; 728 bin hektar
alanda, son 10 yıl ortalaması ile Türkiye’nin yılda 650 bin ton civarında
ürettiği fındığın dış piyasalara yetmeyeceği, ihracatçının “1 milyon ton bile üretilse satarız” taahhütleri anlaşılmasına
rağmen, üretene değil, yan gelip yatana 2009’dan beri verilen Alan Bazlı
Destekleme’nin hiçbir işe yaramayacağı anlaşılmadı mı?
10
yılda verilen 8.5 milyar liralık “yan
gel yat Osman” desteği ile fındık üretiminin asla artamayacağı, bunun için
de desteğin ürüne verilmesi gerçeği ve isteği neden halâ neden ben diyeyim “göz ardı”, siz söyleyin “sümen altı” ediliyor?
*
Yedincisi, üreticisinden
tüketicisine, manavından ihracatçısına, ziraat odası başkanından
milletvekiline, oda borsa başkanından bakanına kadar bir kısım değil, büyük
kısım zevat, Türkiye’de bugün yılda 2 milyar dolardan fazla döviz kazandıran,
doğru dürüst gerçekçi üretim ve ihracat politikaları izlense 4-5 milyar dolar
dövizi kasaya dolduracak fındıkta neden halâ gündelik, başka amaçlara yönelik,
kaybettirecek kelâm eyler, popülist politikalar izlenir?
*
8’incisi,
9-19’uncusu! Yetmez 49-50’incisi bile var!
Her
ne kadar; “Fındık kabuğunu doldurmayan”
diye bilinir, söylenir olsa da, neyin, ne kadar, kimler tarafından doldurulup,
boşaltıldığına hep birlikte bakacağız, paylaşacağız!