Aslında hiç
uzatmaya, Trabzonspor’un Başakşehir maçını tamamlandıktan sonra yorumlamaya
gerek yok!
Neden mi?
Çünkü,
maçtan 3 gün önce “Skorunu yıldızlar tayin eder” başlığı atarak sıraladığımız
ben diyeyim “tahminler”, siz söyleyin “gerçekler” tam tamına, hatta nerede ise
yüzde 100 oranı ile maçta tecelli etti.
*
Hiç
uzatmadan, evelemeden gevelemeden maçtan 3 gün önce yaygın medya da YENİÇAĞ
gazetesinde yazdıklarımızdan bir bölümü hemen paylaşalım:
“Kağıt
üzerinden bakarak maçın sonucu ile bir tahminden bulunulacak ise şöyle olur:
Birinin 5
puanı var, diğerinin 1. Biri 5 gol atmayı becermiş, diğerinin henüz siftahı
bile yok. Bu rakamlara Trabzonspor-Başakşehir maçında 3 puanı Trabzonspor’un
hanesine yazmak kolay.
Ama hani
denir ya; ‘Evdeki hesap, çarşıya uymaz’ diye! İşte bana göre bu maç böyle bir
pozisyonda oynanacak.
Geçen
sezonun ekip oyununu en iyi beceren takımı golü henüz tatmamış olsa da
kadrosuna göz atıldığında, hafta içinde sözleşmesini uzatarak kafasındaki soru
işaretleri çözülen Edin Visca bu maça farklı başlayacaktır.
Mahmut,
İrfan Can, Dem Ba, Crivelli, Skirtel, Berkay, Deniz Türüç, Guuliana, kaleci
Mert ve onlardan kısa bir gömlek geride olan birinci sınıf yedekleri ile
Başakşehir’i ilk 4 haftadaki performans üzerinden değerlendirip, ‘Bu haftayı da
boş geçirirler’ demek öyle çok kolay olmasa gerek.”
Aynen öyle
olmadı mı?
Okan
Buruk’un öğrencileri, “Başakşehir’in, Trabzonspor’a Akyazı Medical Park’ta bir
azizlik yapmasını sürpriz olarak görmemek gerekir” diye ifade ettiğimiz
beklentiyi tam olarak gerçekleştirdiler.
Hem de,
“Skoru yıldızlar tayin eder” tezimizi de bir numaralı yıldızları İrfan Can ve
Edin Visca’nın ayağından goller bularak.
*
Gelelim
Trabzonspor’a…
Maçın ilk
yarısında bulduğu bir iki gol pozisyonunu futbol sayanlardan bazılarının “bu yarıda
fena oynamadı” diyerek hala Newton ve öğrencilerine opsiyon tanımaya çalıştığı
Trabzonspor’a.
Trabzonspor’un
için aynı yazıda ise söyle bir kanaatde bulunmuşuz:
“Siz buna
bir de oyun sistemi henüz belirlenmemiş, mevkiiler arasındaki uyumu sağlanmamış
Trabzonspor’u da eklediğiniz zaman sanırım sürprize daha hazırlıklı olmak en
doğrusudur.”
Aynen öyle
olmadı mı?
Ortada
futbolun takım oyunu olduğuna dair Trabzonspor’un yaptığı tek bir gösterge var
ise lüften hangi dakikada bunu gördüklerini bize de iletsinler de, maçın
tekrarında izleyerek görelim!
Bırakın takım oyununu, hani “Skoru yıldızlar tayin
eder” diyerek Vito Hugo, Abdulkadir, Baker, Afobe, Semedo dan dem vurmuştuk ya!
Onlardan yıldız markasını tescilleyecek tek bir hareket göreniniz oldu mu?
Takım oyunu
yok!
Yıldızların
ekstrası yok!
Başakşehir’in
77-78’inci dakikalarda 67 pasa kadar çıktığı oyunda, Trabzonspor’un bırakın 10
pası, 5’i bile bulduğu bir seri yok.
Eee;
Trabzonspor’un kayıp maçlarında baş suçlu olarak ilan eylemeye alışkın olunan
hakemin de bu kez tek hatası da yok!
Yok
demeyelim. Uğurcan’ın rakibine yaptığı penaltıyı Trabzonspor lehine görmeyen
bir hakem vardı!
Var olan acı
bir gerçeği daha paylaşalım.
Trabzonspor’un
maçta “isabetli” hanesine kayıtlı olan pasların hatırı sayılır kısmının
defanstaki Vito Hugo ve Edgar ile onların önündeki Baker’in birbirlerine “al
gülüm ver gülüm” hesabıyla verdikleri yan oynamalardan oluştuğuna dikkat
ettiniz mi?
Öyle veya
böyle, her hattı ile bordo-mavili forma adına berbat bir görüntü idi.
Çünkü Başakşehir
karşısında Akyazı’da sahada futbol adına, hele hele bir takım oyunu olan
organizasyon adına Trabzonspor diye bir takım yoktu. Bordo mavi forma giymiş,
sokakta buldukları topun peşinde gelişi güzel koşan çocuklar vardı sanki!
Haa
istikrarlı bir şekilde görev yapan teknik direktör statüsündeki Newton’u
hatırlatmaz isek bir eksiklik yapmış oluruz.
Trabzonspor’a,
hele hele bu kadro ile teknik direktörlük yapması asla ve asla mümkün olmayacak
Newton’a hala ısrar etmede baş etken sanırım Başkan Ahmet Ağaoğlu olsa gerek.
Çünkü ne
demişti hafta içinde; “4 maçta iyi gitmedik. Milli ara yaradı. Bundan sonraki
maçlar iyi olacak.”
Sayın
Ağaoğlu, görünen köye ve bu işten az buçuk anlayanların kılavuzluğa soyunarak
uyarmalarına rağmen halâ gerçekleri görmemesine, hele hele de Newton ile bu
işin yürümeyeceğine kanaat getirmemesine söylenecek bir söz bulmak gerçekten
zor geliyor.
*
Ezcümle; yani
uzatmayalım.
Maçtan
önceki yazımızın son 2 paragrafını “yöneticinin iyisi gelecekte nelerin ne
olabileceğini gören tahmin edendir” diyerek anlayana sivrisinek saz hesabıyla
hatırlatarak tamamlayalım:
*
“Görünen o
ki Cumartesi günü karşı karşıya gelecek geçen sezonun ilk ikilisinde maçın
kaderini ‘yıldız’ statüsünde kaydı bulunan çok sayıda isim tayin edecektir.
Ezcümle,
takım oyunundan çok hangi takımın futbolcuları yıldız olmanın gereklerini
yerine fazlası ile getirirse 3 puanı kazanacaktır. Hiçbirinin kazanmadığı
sonucun, yani beraberlikle bitecek bir maç olabileceğini de sanmıyorum. Çünkü
bu kadar yıldız, bu denli bir ayıba imza atmazlar diye düşünüyorum!”