Gündem Devlet-i
Aliye’ye yakın olmanın getirdiği yarar ve zararlar söz konusu olunca, ben
sorayım “geçmişten bugüne”, siz
söyleyin “akşamdan sabaha” diyerek
mukayese yapalım.
Ya da rahmetli
Tahsin Ünal’ın “Osmanlılarda Fazilet
Mücadelesi” kitabından hisse alınabilecek kıssayı paylaşalım.
Hele hele, söz
konusu Osmanlı olduğunda mangalda kül bırakmayanlar var ya! Hah
işte onlar, “Osmanlı’da nasıl idi, bugün nasıl?” sorusuna da
cevabı bulsunlar. Daha doğrusu,
devletle dolaylı veya direkt irtibatla kazanmanın, meşru ya da gayri meşru olup
olmadığından önce, sadece ahlâk penceresinden bakarak hem bu dünya hem de ahret
için durum değerlendirmesi yapsınlar.
*
Osmanlı Devleti’nin
son sadrazamı olan Ali Rıza Paşa, göreve gelince büyük bir tüccar olan
eniştesini çağırarak şöyle dedi: “Enişte, ben sadrazamlığa tayin edildim. Siz
büyük bir tüccarsınız. Tabi tüccarlığınıza devam edeceksiniz. Fakat ne kadar
meşru ve doğru kalırsanız kalın, halk sizin kazancınızı bizden bilecektir. Eski
başarılı tüccarlığınızı hesaba katmayacaktır. Ben de bu şartlar altında
otoritemi ve itimadımı kaybedeceğim. Bu itibarla ya ben sadrazamlıktan istifa
edeyim, ya da siz tüccarlıktan vazgeçiniz.”
Eniştesi buna
karşılık olarak; “Paşa. Siz
sadrazamlıkta kalınız. Ben ticaretten vazgeçeyim. Milletin kârı ve menfaati,
şahsınkinden daha üstündür. Bu itibarla benim ticareti terk etmem daha isabetli
olur” dedi.
Bugün pek abes
görünen bu konuşmadan sonra enişte bey ticareti terk etti. Ali Rıza Paşa’da
Göztepe’deki yalısını eniştesine tapuladı.
Bu kadar değil.
Dahası var!
Ali Rıza Paşa
sadrazamlıktan ayrıldıktan sonra eniştesi yanına geldi ve: “Paşa artık görevden ayrıldınız. Ben de tekrar ticarete başladım.
Göztepe’deki yalınız tapusunu
alınız” dediğinde, Paşa’nın verdiği şu cevaba bakar mısınız:
“Evet enişte. Yeniden ticarete başlamak
hakkınızdır. Fakat yalının tapusunu alamam. Çünkü siz benim sadrazamlığım
zamanında ticareti terk etmekle onun gibi birkaç yalı parası zarar ettiniz.”
*
1977 baskısı olarak
o yıllarda üniversite öğrencisi iken boğazımızdan keserek aldığım bu kitapta
yer alan kıssayı çulsuz, pulsuz ve kuruşsuz iken günümüzün sadrazamlarının
yanında ve yakınında olanların katlar, yatlar, son model arabalarla keseyi
nasıl doldurup karun kadar olduklarına bakmak, “o günler, bugünküler” kıyaslaması için yeter de artar bile değil
mi?
Rahmetli Tahsin Ünal da, “Zarar Ettiniz” başlığı atarak eserine aldığı bu kıssayı 44 yıl
önce şu yorumla tamamlamıştı:
“Sağlam ve metin ahlâk, iyi yetişenlerde
bulunur. Birkaç kuruş menfaat için karşısındakinin gönlünü ve kalbini
kıranların, milletin malını götürenlerin, gönül gözleri kör, kalpleri de
paslanmış demektir.”