Geçen hafta Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Başkanı
Cemil Pehlevan’ın, “Tarım için acil çağrı” başlıklı açıklamasında özellikle
Büyükşehir Belediyesi’ne yaptığı çağrıları, “olmazsa olmazlar” diyerek fazlası
ile önemsemek gerektiğini düşünüyor.
Hele hele tarımsal üretimin, bitkilerin suya olan
ihtiyaçlarının giderilmemesi halinde yaşanabilecek kayıplara dikkat çekmesi yok
mu?
Bir de 2014 yılında büyükşehir statüsüne kavuşan Trabzon
Belediyesi’nce şimdiye dek kırsal kesimdeki tarımsal üretime yönelik
yapılanmanın bile henüz gerçekleştirilmediği gerçeğine de işaret edince, kaç
zamandır kurulmayan Tarım Dairesi Başkanlığı veya Sayın Pehlevan’ın “Tarımsal
Hizmetler Müdürlüğü” için “Neden?” sorusunu bir kere daha yinelemeyi görev
saydım.
Örnek olarak da Ordu Büyükşehir Belediyesi’ndeki yapılanma
ve tarımsal alanda yaptıklarını örnek olarak bir kere daha hatırlatayım dedim.
BETONA KOŞMAK…
“Her işin başı üretim” diyenlerin devlet-i aliyedeki
kesiminin, “içinde beton olmayan hiçbir yatırımı üretim saymamak” gibi bir
mantığı, anlayışı, tercihi öylesine halk arasında öyle gariplik yaratıyor ki,
sormayın!
Şeref Oğuz bile, Dünya Gazetesi’ndeki “ÖNERİ-YORUM” köşesinde bu ahvâl için
“Güvensizlik parayı betona gömdürüyor” başlıklı yazısı ile şunları kaleme aldı:
“Halkın güveni düştükçe, parasını götürüp betona gömüyor
olması ilginç… Borçlanıyor, geleceğini ipotek altına alıyor, yine de betona
koşuyor. Hatırlayın, ucuz krediden alabilmek için konut alanlar furyası yaşadık
geçen yıl. Zira fiyat sürekli artıyor. Şeytana aşkla bakarsan onu melek
görürsün. Betonu da daha cazip görürsün.”
İBARELER, İFADELER DEĞİŞTİ!
Çeyrek asır önce devletlü ilişkiler için; “Yasama, Yürütme,
Yargı, Basın” ibareleri, ifadeleri kullanılırdı. Şimdiler de ise aynı
ilişkileri ifade etmek için; “Siyaset, Sermaye, Mafya ve Medya” ibareleri kullanılır oldu.
ADAM OLMAK…
“Allah’ın insan diye yaratıp, akıl ile donatıp, kul hanesine
kayıt edip, kullanması için irade verdiği” diye tarif ettiğim yaratılanlar var
ya!
Hah işte, onların buluştukları ortak zemin-yer, kadın-erkek
için fark etmez; “Adam olmaktır.” Ama öyle bir hâl içine düşmüş ki
yaratılanlar, adamlığın aşağısında debelenip duruyorlar! Oysa bir zamanlar
“adam olmak” yetmez idi!
İyi adam olmak vardı!
Hatta “has adam” adam olabilmek…