Bir taraftan “yerlinin yerlisi” olmaktan dem vururken, diğer
yandan tribün dilini en hayâsız ve acımasız şekilde kendi evlatlarına
kullanmakta zerre kadar tereddüt göstermeyen hoyratların “insafsız avcıya
hizmet edercesine” olan biteviye tavırları mevzubahis edince alınanlar olmuş!
Olmuş olmasına da, bu sadece bugünkülerin aşağılık tavırları
değil ki!
Bu sayfalarda Trabzonspor’un “Başbakan” lakaplı has adam
futbolcusu Lemi Çelik, GS maçından sonra çok güzel dile getirdi.
Bize de, “bir kere daha” diye hatırlatmak için tekrarlamak
kaldı:
“Dünyada kendi yetiştirmiş olduğu futbolcularını yuhalayan
ve küfür eden taraftar sıralaması yapılsa maalesef Trabzonspor taraftarı 1’inci
çıkar. Abdülkadir Ömür’e yapılan bu tepki oyuncunun şahsına değil, Trabzonspor
formasına ve değerlerinedir. Kesinlikle kınıyorum. Yıllarca bana ve altyapıdan
yetişen birçok oyuncumuza aynı tepkiler olmuştur. Bu çağda bu kadar bilinçsiz
taraftarla başarı çok zordur.”
Yeri gelmiş iken, her ne kadar bu bedbinler Trabzonspor’un tribünlerinde oturuyor olsalar da, tarihin sayfalarında “Oy Trabzon Trabzon, içi kalaylı kazan” türküsü ile anlatılan gerçek Trabzonlular ile uzaktan yakından ilgilerinin bulunmadığını da herkesin bilmesinde yarar var. Onun için bu gibileri ister “Yuh, lanet olsun size” isterseniz, “Defolun gidin” diye kendini Trabzonlu hisseden herkesin deme hakkı vardır.
TRABZON SPOR DA KADİM ŞEHİR Mİ?
Tarihi ile Trabzon söz konusu olduğunda dillerden ve
satırlardan eksik edilmeyen iki kelimedir; “Kadim Şehir.”
Belki zikredenler ile bizim gibi “söz uçar yazı kalır”
diyerek kağıda dökenler Kadim Şehir’in ne anlama geldiğini bilebilirler!
Ama dinleyenler ile okuyanların büyük kısmının bu iki
kelimenin ne anlam taşıdığını bilmediklerine eminim.
Onun için Türk Dil Kurumu’nun sözlüğündeki anlamını
aktaralım:
“Başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye
uzanan, öncesiz…”
Pekalâ! O zaman gelelim mi “Bir spor ve sanat merkezi”
olarak da kadimliğinden dem vurulan Trabzon’a…
Bana Cumhuriyet ile yaşıt futbol ve atletizm ile iştigal
eden kulübü bulunan, 1975-76 sezonu ile Birinci Lig Şampiyonluğu’nu İstanbul
dışına taşıyan Trabzon’da bunların yaşandığı yerlere tanıklık eden tek bir
mekÂn dahi gösterin bakalım.
Şampiyonluklara ev sahipliği yapan Hüseyin Avni Aker mi
ayakta?
Yoksa “zemini futbolcu tarlası, tribünü sohbet masası” olan
Yavuz Selim Sahası mı?
Ya da, Hentbol, Basketbol, Voleybolun oynandığı, Boks gibi
birinci dereceden rekorların kırıldığı 19 Mayıs Spor Salonu’mu?
Veya semt sahaları mı?
Dahası var!
Trabzon denildiğinde ilk akla gelen Trabzonspor’u şampiyon
yapıp, Efsane Takım lakabını da kazananların kentin herhangi bir meydanında,
müzesinde büstleri, heykelleri mi var?
Demek istiyorum ki, spor adına kelam eylenecek, hele hele
“kadim şehir”den dem vurulacak ise, elde ne var, ya da “elde ne bıraktık” önce
ona bakalım, ondan sonra söz sarf eyleyip, kalem oynatalım!