Hiç uzatmaya, hatta evelemeye, dahası gevelemeye gerek yok!
Yıl 2001. Türkiye’nin fındık bahçeleri 544 bin hektar.
Üretim 725 bin ton kabuklu fındık.
Yıl 2021. Türkiye’nin fındık bahçeleri 740 bin hektar.
Üretim henüz resmi olarak açıklanmadı ama “700 bin tonu sakın geçmesin” diye
çaba gösteriliyor. Hadi diyelim 20 yıl önceki kadar 725 bin ton kabuklu fındık.
Rakamlara itirazı olan var mı?
Pozitif olan her şeye itirazı ve söyleyecek lâfı olanlar
haricinde!
Onlar için de zaten Mevlana asırlar öncesinden tarif yapmış:
“Bir lâfa bakırım lâf mı diye. Bir da söyleyene bakarım adam
mı diye!”
Nerede kalmıştık?
Ya da rakamları hatırlatırken neyi eksik bırakmışız?
2001’de Türkiye’nin Dünya üretimindeki payının yüzde 80
olduğunu hatırlatmadık!
2021’deki payının da Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli’nin, yani resmi ağzın geçen haftası açıklaması ile yüzde 65’e
düştüğünü…
Yani bahçelerde 544 bin hektardan 740 bine hektara çıkmış,
ama üretimde yüzde 80 paydan yüzde 65’e düşmüşüz. Dolayısıyla diğer üreten
ülkelerin payı yüzde 35’e kadar çıkmış.
Ama bu olup bitenlere, ne bahçedekilerden nemalanlar ile ne
de milletin kürsüsünden ahkâm kesenlerin gıkı çıkmıyor!
Peki, o günden bugüne olan biten ne?
Bu rakamlar nasıl yorumlanacak?
Ya da bahçeler ne kadar artarsa artsın, kalite ne kadar
yükselirse yükselsin, ha bire, her gün fındık diken dünyadaki diğerlere “Ey yad
eller, yabancılar bakın! Sakın endişe etmeyin! Türkiye’nin fındık alanları 740
değil, 1 milyon 40 bin hektar olsa bile üretim artmayacak! Arttırmayacağız!”
ben diyeyim “garantisini” siz söyleyin “mesajını” kafayı kuma gömerek vermeye
çalışanlar, diğer ülkelerdeki dikimi dolaylı olarak teşvik ettiklerini ne zaman
ve nasıl anlayacaklar?
Sanırım, devekuşu olmadıklarını anladıkları ve kavradıkları
zaman!
Yani “iş işten”, ya da “atı alan Üsküdar’ı” geçtikten sonra!
Haaa!
Ortada kötü gerçeği görmeyip, “Türk fındığı vazgeçilemezdir”
yalanı ile oyalanmanın rakamsal olarak ortaya koyacağı muhtemel bir gerçeği de
şimdiden kayda almak gerek.
O da; dün yüzde 80 olan, bugün yüzde 65’e düşen üretimdeki
pay 5 yıl sonra yarı yarıya hale gelecektir. 10 yıl sonrasında ne olacağını,
düşünmek bile istemiyorum.
Bir de iki de bir “peşkeş peşkeş” diye peşrev çekenlere iki
çift sözüm var!
Gerçek “peşkeş çekmek”, lâf ebeliği yapmaktan öteye
gitmemek, her işin başı olan üretimdeki payın azalmasına sebebiyet vermek,
dolayısıyla üstünlüğün kaybolmasına neden olmaktır.
O ki “peşkeş” söz konusu edildi, ediliyor! Bir de geçen yıl
TMO’dan 24 TL’den aldıkları fındıkları satamayanların “değirmenine su taşımak
için” peşkeş çekenleri de bir kenara koymamak lazım değil mi?
İki satır da, siyaset erbabının fındıktan oy rantı peşinde
koşmasına!
Ben 1983’ten bu yana olan bütün seçimleri hatırlıyor, sandık
rakamları ile de kayıt altına alıp, not tutuyorum.
Fındık üretilen illerdeki sandıklara başta fiyatı olmak
üzere fındık politikaları hiçbir zaman olumlu veya olumsuz oy olarak
yansımamıştır.
Fındık üzerinden siyasi hesap beklentilerine girenlere
duyurulur.