Ben
ne kadar olacağını (bundan sonra bir afat yaşanmaz ise) aşağı yukarı biliyorum.
Ama;
ne ilginçtir ki her kesimden, herkesin bildiği gerçeği 5-10 gün sonra Tarım ve
Orman Bakanlığı’nın oluşturduğu komisyonların kararı olarak zaten öğreneceğiz.
Öğrenmeden
önce, hani “insanın hası kendini sıygaya çekmesini bilen, becerebilendir” denir
ya! O hesaptan, anlayana sivrisinek saz diyerek iki küçük hatırlamayı, “10 gün
sonra yeniden konuşuruz” diyerek kayıt altına alacağım.
Birincisi;
2019 Türkiye rekoltesine TÜİK 715 bin ton dediğinde, kıyameti koparak 650 bin
tona inenler, son ihracat ve iç satım rakamlarının da belli olması ile
rekoltenin 800 binlere dayanması ile bakalım aynanın karşısına geçecekler mi?
İkincisi,
2020 fındık rekoltesi için INC’nin yaptığı 620, TÜİK’in yaptığı 600 bin tonluk
tahmine bile, sırf demeç vermek olsun diye lâf çakanlar hiç geriye dönüp
gerçeği görerek ağızlarını açmayı deneyecekler mi?
Üçüncüsü,
rekolte konusunda kimlerin, hangi kuruluşların öncesinde ne kadar tahmin
yaptıkları, sonrasında ise ticaret ile ne kadar gerçekleşme yaşandığı devletin
hanesinde resmi rakamlarla kayıtlıdır. Peki işi gücü bahçelerde üretimi,
üreterek de kazancı arttırması gerekenlerin başında gelenler neden hiç bu
rakamlara bakıp da kendilerini sıygaya çekmezler?
Gerçi
gerek yok! Onlar çekseler de, çekmeseler de, son 10 yılda kim ne demiş? Gerçek
ne çıkmış biz kamu adına adresleri ile sizlere sunacağız. Hele şu herkesin
bildiği, ama yine de geçmişi yanılgılarla dolu olsa da, “ille de devlet olsun”
diyenlerin beklediği 2020 fındık rekoltesi tahmini bir açıklansın bakalım!
GEÇENDEN
5, GEÇMEYENDEN 10!
Her
ne kadar Deli Dumrul’un “Geçenden 5, geçmeyenden döve döve 10 akçe” hikayesi
bir tiyatro oyunu olsa da, Türkiye’de de bugün durum pek farklı değil!
İşte
döviz garantili havalimanları, hastaneler, yollar ve köprüler!
Belirli
bir kotaya kadar garanti verilerek inşa ettirilenler.
Onun
içindir ki, köprüden geçen araçlardan 5 lira alınacak. Ama kota dolmayınca
herkesin vergileri ile dolan devlet hazinesinden 10 lira daha verilerek bu
tamamlanacak. Yani geçenden de alınacak, geçmeyenden de!
Bu
mantıkla da devlet hakiki manada kalkınacak! Öyle mi?
CASUSLUK DA DEĞİŞTİ!
Evvelden
gizli saklı olurdu, bilinmez idi, zor bulunur idi!
Şimdilerde,
açık açık yapılır, yakalanır oldu!
Anlayacağınız
casusluğun da tarifi değişti! Gizli saklı bir tarafı kalmadı!
Öyle
ki, gazeteye yazılır, ekrana da söylenir olduğuna göre!
Anlatmak
istediğim odur ki, bu işin de gizli saklı bir tarafı kalmadı!
Bari
Türk Dil Kurumu’na havale edilip, adı da tarif de değiştirilsin!
ÇÖZÜM
MÜ?
Ya
yapanlara; “aklını ve iradeni kullanarak hesabını sorarsın!”
Ya
yapanları; “Allah ıslah eylesin” diyerek İlahiye havale edersin!”
Ya
da; rahmetli Süleyman Demirel gibi; “Dün dündür, bugün bugün” diyerek geçiştirirsin!
Yahut
da; “şeytanın kapından içeriye sessizce girmesine seyirci kalırsın!”
İşte
o zaman sakın bekleme ki; “Şeytan bitirmeyi beklediğin işi hallettiğinde yine
sessizce çekip gitsin!”