Has adam Fazıl’a son görevimizi ifa eylemek için
avlusunda toplandığımız Arsin Ulucami’de namaz öncesi vaaz eyleyen hocanın,
Cenab-ı Allah’ın “Oku” emrini hatırlattıktan sonra, “Dünya da 8 milyar insan yaşıyor. Bunların
içinde en az okuyanlar Müslümanlar” dedikten sonra ilk gerekçesi şu oldu:
“Bizi öylesine inançlarımızdan saptırdılar ki, ne fikre,
ne zikre zaman ayırtıyorlar. Ümmeti bir telefona hapsetmek için Müslüman
olmayanlar ne gerekiyorsa yapıyorlar.”
Hoca böyle deyince ister istemez aklıma son günlerin de
en çok sözü edileni ile “Dışımızdakiler” söylemi de gelmedi değil!
Hani her musibete, her yanlışlığa, her kötü gidişata “dış
güçler” diyerek bulduğumuz, dolayısı ile kendimizi hiç hesaba çekmediğimiz
ahval var ya! Hah işte onlardan söz ediyorum.
Hocanın ifade ise, gayr-i müslimler, Müslümanların
Allah’ın ilk emri olan okumayı yerine getirmemesi için ne gerekiyorsa
yapmışlar. Yapmaya da devam ediyorlar.
İyi de Allah’ın akıl-fikir ve de irade verdiği Müslüman
hanesine kayıtlı olanların kabahatleri, suçları, hatta günahları ne olacak?
Hani şu işler yolunda gittiğinde, güzel ameller olduğunda
“Ben yaptım. Ben eyledim” diye böbürlenip kibirlenen, ama olumsuzluk ve
kötülükler yaşandığın da kabahati hep kendi dışında, dış güçler de arayanlar,
hatta “Hayır ve şer O’ndan” diyerek durumu nerede ise Allah’a havale edenlere
ne diyeceğiz.
Hem de Allah’ın Kur’an-ı Kerim’ in Nisâ Suresi 78’inci
ayetinde, “Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise
nefsindendir” diye açık açık bildirmesine rağmen.
Ümmetin okumamaya, ülkenin de başta ekonomi olmak üzere
içine düşürüldüğü garabete “Dış güçler” bahanesi bulurken, ayeti bile aklına
getirmeyenlere Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin de;
“Hararet nardadır, sacda değildir,
Kerâmet baştadır, taç da değildir,
Her ne arar isen kendin de ara,
Kudüs de, Mekke’de, Hac’da değildir” diye açık açık
seslenmesine rağmen…
Ezcümle, hayır da ve şer de ümmet, millet, halk önce
kendini sıygaya çekecek, ondan sonra kabahati “içeride-dışarı da” diyerek
başkalarında arayacak. Yani bugün yapılanın tam tersi ile… Anlatabildik mi?
FAZIL’IN SOLMAYAN KAZAKLARI…
Gelelim son görev için tabutunun başında toplandığımız
has adam Fazıl’a…
Trabzon’da her yol Meydan’a, Meydan’da da Uzunsokak’a
çıkar!
Dahası Meydan’a gitmemiş, Uzunsokak’da da tur atmamış
iseniz Trabzon’a uğramamışsınız demektir.
“Uzunsokak Esnafı” denilince aklıma Arsinli de olması
hasebiyle Fazıl Cicerali’nin gelmemesi mümkün mü?
Gençliğimizde üzerimizi süsleyen kazakları, gömlekleri
Fazıl hangisini gösterirse onu alarak geçirdik.
Hatırlıyorum da, Neyir markası ile aldığım kazakları hiç
solmadan 15-20 yıl giyerdik. Bugün 15-20 günde solanların marka diye
yutturulmasının tam tersine…
Dün sabah “her saat fındığı konuşmazsak nikahtan bile
düşeriz” diyen Tahsin Büyükaydın dan hafta başı bilgilerini almak için telefon
ettiğimde, “Fazıl vefat etti” dedi.
“Bugünlerde kıtlığının yaşandığı has adam sınıfının en
iyilerinden biri idi” dersem” inanının.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.