-Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam!
Kimisi “lanet” okuyor, kimileri “hilafet”ten gayda çalıp,
güdümlü medya üzerinden de öylesine algı yaratmaya çalışıyorlar ki, sanırsınız
ki 83 milyonun isteğini dile getiriyorlar!
Oysa, sağdan bak 3-5, soldan bak yine 3-5 kişi bunlar!
Kimler mi?
Din adına Atatürk düşmanlığı icra edenler ile Atatürk adına
din düşmanlığı yapanlar!
Evet; ben diyeyim “3-5”, siz anlayın; “3.5” kişi!
Mehmet Akif de bu zulüm sahibi zalimlerin tarifini “üç
buçuk” diye yapmış zaten!
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.”
*
Kahverengi Kokarca Rize’yi tehdit ediyor ama…
Her ne kadar “En büyük zararı fındığa yapıyor” denilse de
kahverengi kokarca denilen böcek tüm tarım ürünlerinde büyük hasara yol
açabiliyor.
Bundan 3-4 yıl önce Gürcistan üzerinden ülkemize giriş
yaptığı için popülasyonu sınıra komşu Artvin ile Rize’de oldukça fazlalaştı.
Bu yıl hava şartları nedeniyle çoğalma hızı biraz yavaşlamış
olsa da yine de Karadeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü tarafından yerinde
izlenip, geleceğe matuf tedbirler alınmaya çalışıyor.
Bu vesile ile yoğunluğun olduğu Rize’de geçtiğimiz günlerde
bir çalışma yapıldı. Daha doğrusu yapılmak istendi. Sektörle ilgili resmi ve
özel kuruluşlar tarafından ortak mücadele için uygulanan projeye ne ilginçtir
ki, Rize’deki devlet-i aliye ile ziraat odalarından zırnık kadar destek
gelmedi, gelmiyor. Oysa Artvin ile birlikte Rize’de yapılacak zararlı ile
mücadele böceğin yayılmasına büyük bir engel teşkil edebilecekti.
Yakın bir gelecekte bölgede tarımın, üreticinin en önemli
sorunu haline geleceği açık açık belli olan bir böcekle, Rize’deki devlet ve
konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları neden mücadeleye kayıtsız kalıyorlar
anlamak mümkün değil!
Olur ya! Belki de kahverengi kokarcaya “o da bir canlı” diyerek hayvansever bir anlayışla yaklaşıyor olabilirler! Öyle ise diyeceğimiz yok!
Dün-bugün!
Dün “ak” dediğini bugün “kara” sayıyor!
Atalarımız; “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyor!
Yetmedi; dün “haram” olanı, bugün “helal” kefesine
yerleştirilip “doğru” diyerek satmaya kalkıyorlar!
Biz de, “yanlış tartı ile doğru malın satılamayacağını”
hatırlatıyoruz!