Biri fındık, diğeri çay…
Doğu Karadenizlinin yaşam biçimi bile şekillendiren ürü tarımsal
sanayi ürünü…
Fındığın dış satımı çok, çayın ise nerede ise yok.
Onun için, çaydan ve fındıktan dem vurduğumuzda olumlu ya da
olumsuz aldığımız tepkiler ve iletiler de hayli fazla.
Aldıklarımızı değerlendirmeden önce tanımayanlar ve bilmeyenler
için bir kere daha tekrar hatırlatmakta yarar var.
Biz işimizi, “kulağımızın
duyduğunun hiç birine, gözümüzün gördüğünün ise yarısına inanma” kaidesiyle
yaparız, yapıyoruz.
Onun için de araştırmayı birinci vazife sayıyor, ondan sonra da
yazıyoruz.
Geçen hafta yakında tahmini rekoltesi açıklanacak fındık üzerine çokça kelâm eylemiştik. Bu hafta “çayın hatırı kalmasın” diye başladık. Devam ediyoruz.
ÇÖP ÇAY YAPILIYOR, BİRİLERİ SEYREDİYOR!
Önceki gün “çaydaki
vurgunculardan” söz eylemiştik.
Ama çay çöpünü ekstrat yapmak için alıp da, glikoz ve boya ile haşır
neşir eyleyip “5 dakikada tavşankanı
demlenen” siyah kuru çaya döndürüp, piyasaya gerçek çayın çok maliyetinin
altında satanların, sektör ihanetini, insan düşmanlığını dile getirmemiştik!
Kimler mi?
Sektördeki herkes, yani çay ile uzaktan yakından ilgisi
bulunanların aşağı yukarı tümü bunları biliyor.
Bir tek toplum sağlığını tehdit ile haksız rekabeti ortadan
kaldırmak için kamu adına görev üstlenmişler bilmiyor!
Hem de şu sıralar tek adresten 10 bin tonluk bir çay çöpünden söz
edilmesine rağmen!
Bu iş için maaş alarak sorumluluk üstlenenler ne hikmetse,
duymuyor, görmüyor, anlamıyorlar!
Böylelerini nasıl tarif edilebiliriz?
Kur’an’ı Kerim’e bakalım mı?
Cenab-ı Allah A’râf Suresi 179. Ayet de şöyle buyuruyor:
“Ant olsun
biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların
kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar, gözleri vardır ama göremezler,
kulakları vardır ama işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da
şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”
Şimdi, bunları ifşa değil, itham eyledim diye asli görevini
unutanlar, “Bunlar kimler? Adları ne?” diye
gelip kapıma dayanacaklar!
“Adresleri
ne?” diye soracaklar!
Hem de körün gördüğü, sağırın duyduğu, akıl izan sahiplerinin
anladığı adresleri!
Hele bir sorsunlar!
Ben de onlara, “Bugünü
kadar üstlendiğiniz, ama icra eylemediğiniz görev vesilesi ile size ödenen
maaşı ben alırsam, olsun” diyeceğim! Bunu da bilsinler!
Öyle ya; hem görevinin gereğini yerine getirme, hem de “Bir avuç bostan, yan gel yat Osman” yap
ve maaş-ücret almaya devam et!
Yok öyle yağma!
LOKOMOTİF
VAGONLARI HAKKIYLA ÇEKERSE…
Çaykur Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim’in son basın toplantısını
aktaran gazetelerdeki başlık; “Çayda
lokomotif Çaykur’dur” olunca, ister istemez “Tren yolunda tek çekici lokomotiftir. Lokomotif tüm vagonları hakkıyla
çekiyor ise sorun yok” diye düşündürmedi değil!
Hele hele hiçbir yerden destek alamayan özel sektör vagonları için
gerekeni yapmayarak, kaderi ile baş başa bırakıyor ise, bırakın düşündürmeyi
kat be kat endişeye sevk ediyor ise…