Nisan 2006’da “Karadeniz Kararmasın” başlığı altındaki
araştırma-inceleme dizimizden, yanı bundan 16 yıl önceki satırlardan birkaç
bölüm:
“ABD’nin yanı sıra AB’nin de 1936 tarihli Montrö Boğazlar
Sözleşmesi’nin değiştirilmesi için hazırlıklar yaptığı bal gibi ortadadır.
Boğazlarda Türkiye’nin kontrolünün ve askeri egemenliğinin uluslararası
sigortası olan sözleşme, küresel oyunda güçlü dayatmalarla sıkıştırılmaktadır.
Bunun çok sayıda, değişik sebepleri bulunmaktadır.
*
Karadeniz’in düğümü hiç şüphesiz ki boğazlardır. Montrö
anlaşması ile kullanım çerçevesi çizilmiş olan boğazlarda Amerika’nın ve AB
ülkelerinin, anlaşmada değişiklik yapılmasını sağlayarak, egemenliklerini
geliştirmek istedikleri bir gerçektir.
Irak’ı işgal ederek Güney’den Ermenistan ile Doğu’dan kadife
devrim kontrolünü ele aldığı Gürcistan ve Ukrayna ile Kuzey’den, üs kurma
konusunda anlaştığı Romanya ve Bulgaristan ile Batı’dan Türkiye’yi çembere alan
ABD, NATO şemsiyesi altında Karadeniz’e inerek kuşatmasını tamamlamak istiyor.
Şüphesiz, Amerikan yönetimi bu projeyle Türkiye’yi çepe çevre kuşatmanın yanı
sıra, Kafkaslar’a ve Balkanlar’a yaklaşmanın planlarını yapıyor.”
Her ne kadar biz bunları 16 yıl önce uzmanlarından alıntılar
yaparak yazmış isek de, Amerika Karadeniz hesabını 70-80 yıl öncesinden
yapmıştır. Ama boğazla, ama kanalla…
YANMAZ KEFENE TALEP ARTIYOR!
Genellikle Müslümanlığı kimseye yâr etmeyen siyaset
erbabından duyduğumuz beyandır; “Biz bu yola kefenizmle çıktık.”
Ama gördük ki, kefenin yanmaz olanı da icat edilmiş!
Hem de “Kabir azabından koruyan kefen” sloganı ile şirket
bile kurup pazarlanıyor.
Nerede mi? Girin internette arama modlarına görürsünüz.
Ne günlere kaldık Yarabbi?
Hem de din adına…
Bu bana “gel de yazma” diyerek kıssadan hisse için neyi
hatırlattı bilir misiniz?
Yaşlı adam hastalanıp da ölmek üzere iken, “bana eski bir
kefen bulup giydirin, öyle gömün” diye vasiyette bulunmuş.
Aile efradını itiraz edecek olmuş, ama adam vefat etmiş.
“Vasiyettir” diyerek yerine getirip, defnetmişler.
Sorgu sual melekleri karşısına çıkarıldığında ise “Ben ilk
hesabı verdim” diyerek sıyrılmayı denemiş ama nafile!
Gerisini anlatmaya gerek yok, teferruata girer.
O nedenle diyeceğim o ki,
öncelikle ve özellikle bunun edebiyatını yapan siyaset erbabı şu kefeni
rahat bıraksınlar. Yoksa cemaat bunu bakın ne hale getirip, nerelere taşıyor?
Zaten Azrail de kefeni getiriyor. Bir yerlerden bulup
giydirttiriyor.
DEİZM NERELERDE DE ARTIYORMUŞ?
Nam-ı değer Cübbeli Ahmet Hoca, yani İsmailağa cemaatinin
önde gelenlerinden Ahmet Mahmut Ünlü’nün, Haber Global’de katıldığı programda
açıkladığı tespitidir:
-“İmam Hatip ve İlahiyat Fakülteleri’nde de deizm artıyor.”