Dünyayı kasıp kavuran COVID-19 salgınının daha bir süre
ciddiyetini koruyacağı anlaşılıyor.
Bütün dünya devletleri kendi dertlerine düştüler,
insanlarını kurtarmak için didiniyorlar.
Bize düşen, kendi devletimizin aldığı tedbirlere uymak,
söyleneni yapmaktır. Bunu yaptıktan sonra da Allah’a sığınmaktır.
Bu afet durup dururken, kendi kendine mi, ortaya çıktı?
Bunun cevabını biz bilemiyoruz.
Bilinenler var: Kendi yaptıklarımız ve yöneticilerin
yanlışlarına bilerek göz yumduğumuz olaylar. İşimize yarayacak her şeyi çok
insafsız kullandık
Bu dünyayı en fazla hor kullanan, açık söyleyelim Allah’ın
yarattığı bu âleme en fazla ihanet eden bugün yaşamakta oan nesillerdir! İçme
suyunu yudumladığımız göle koca bir şehrin kanalizasyonunu akıtmak nasıl
yorumlanabilir, bilemiyorum!
Kastımız sadece virüs değil, bütünüyle vatan ve içinde hazır
bulduğumuz, Yaratan’ımızın bize bahşettiği, büyüklerimizin bozmadan bize miras
bıraktıkları toprak, yerüstünde ve yeraltındaki bütün imkân ve varlıklardır.
Coğrafya yok oldu, verim kalmadı, madenler kayboldu. Yetmedi, daha da ileriye
gidersek, siyasi ve tarihi imkân ve kabiliyetlerimiz buharlaştı!
Milli şair Mehmet Akif’in “KADERMİŞ” diyerek anlattığı
toplumdan bahsediyorum. Ya bugünkü durumu görseydi??
Şöyle diyor büyük şair;
“Donanma, ordu zaferlerle yürürken ileri,
Üzengi öpmeye hasretti Garb’ın elçileri!
O ihtişâmı elinden niçin bıraktın da,
Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?
Kadermiş! öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru;
Belanı istedin Allah da verdi… Doğrusu bu.
Taleb nasılsa, tabîî, netice öyle çıkar,
Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?”
…
Hatayı ödedik, Milli Mücadele yaptık, yine yanlışa döndük.
Memleket savaşta iken, ülkeyi salgın hastalık sarmış iken, gezmeye gider gibi
umreye giden, dönüşte ise kendisini korumak isteyen polisin yüzüne hastalığı
bulaştırmak için tükürebilen Müslüman!!! Haçtan mı geliyor, Haçlı seferine mi
geldi, belli mi?
Öte yandan alınan karar gereği kapatılan caminin kapısını
tekmeleyen meczup…!!!
Burada şu soruyu sormak farz olmuştur: Bunu yapan yaratıklar
o camiye, acaba, ibadet için namaz kılmaya mı, yoksa tapınmaya mı gelmişlerdi?
Kapının dışında ve her yerde vakit namazı kılabilirdi, fakat, tapınmak sadece
belli nesneye karşı olabilirdi. Sahi, bunlar dinden ne anlıyorlar?
İnsanımıza yeniden İslam öğretilmeli, fakat siyasetçi eliyle
değil. Onlar karıştıkça din bozuluyor. Siyasetçi ülkeyi kurtarsın yeter.
Bu hain salgın sonrasında dünya kaldığı yerden devam
etmeyecek. Ciddi bir şekilde yöneticiler ve siyasi sistemlerde değişiklik
olacaktır. Bu görülüyor diyebiliriz.
Fırsat bu fırsat, millet ve devlet hesabına sağlam bir
yapılanma hemen başlatılmalıdır.
İlk iş olarak, tamamen kötü sonuç veren özelleştirmeden
vazgeçilmeli, madenler devletleştirilmeli, tarım alanları süratle ıslah edilip
eski seviyesine çıkartılmalıdır.
İç göç durdurulmalı, insanımız mutlaka köye dönmelidir.
Yaklaşık 130 kalem gıda maddesi ithal ediyoruz. Yeniden yeterli hale
gelmeliyiz.
Sağlıkta ve eğitimde özelleştirme olamayacağı açıkça
görülüyor. Gereken yapılmalıdır.
Hepsinin yanında Türk Milli İktisat anlayışı tasarrufa
dayanır, israf mutlaka önlenmelidir.
Bu konuya devam edeceğiz.