Sevgililer Günü’nü geride bıraktık, her yer coşku kıyamet,
hediyeler çiçeklerle doldu. Aslında senede bir gün de olsa böyle günlerin
kutlanması; hatırlaması gerekenler için belki de iyi bir durum. Ekonomi
canlanıyor, duygular zorla da olsa canlanıyor. Ama gerçek sevgide, sen de bir
gün Sevgililer Günü değil, ömür boyu “Sevgililer Yılları” olmalı.
Bu arada maalesef toplum olarak da iletişim kurmakla ilgili
bir sıkıntı var. Okullarda yabancı dil dersinin yanına, gönül dili dersini de
eklemek lazım... Çünkü toplum olarak aslında en yabancısı olduğumuz konu; gönül
almak, kırdığın gönlü tamir etmek.
Toplumumuzda gözlemlerimizden edindiğimiz izlenim;
toplumumuzda maddi ve manevi bir hastalık var. Özellikle kadınlar dizilerde iyi
yaşantıları görerek, karakteri örnek gösterip "bak şunlar gibi ol"
diyerek kıyaslama yapıyor. Erkeğin en ufak hatasında onu beceriksiz, işe
yaramaz ve kötü baba olmak ile suçluyor ve bu evlilikleri çok yoruyor.
Evliliklerin bitme sebeplerinin temel nedenlerine baktığım
zaman hep "iyi yaşam beklentisi" eşiğinin fazla tutulmasından dolayı
olduğunu görüyoruz. İnsanlar artık "en iyisini" kendilerinin hak
ettiğini düşündükleri için, yaşantılarının en iyisi olmasını istiyorlar ve için
evin içinde de en iyisi (!) dolaşsın istiyorlar.
Evde koridorda Adriana Lima ile karşılaşmak isteyen
adamların İlyas Salman'dan hallice olmaları ayrı bir ironi…Veya rahmetli Vehbi
Koç gibi başarılı bir adam bekleyen kadınların da en büyük başarısının biten
şampuana su koymayı akıl etmesi ayrı bir ironi…
Bir çocuğun çizdiği resme “Bu ne kadar kötü bir resim, hiç o
dağlar kırmızı olur mu, kalem öyle mi tutulur, hem sen neyi becerebiliyorsun ki
zaten" dediğiniz zaman mı başarısına katlı sağlarsınız? Ya da, “Dağların
kırmızı olabileceği hiç aklıma gelmemişti, senin ne güzel hayal gücün var,
kalemi şöyle tutsan sanki daha güzel şeyler ortaya çıkacak" diye motive
ederek mi onun başarısına katkı sağlarsınız?
Biz toplum olarak genelde ilk örnekteki gibi eleştirisel
yaklaşımı seçiyoruz. Karısının fazla kilosundan şikayetçi olan adam; “Hayvan
gibi oldun" diyerek ona kilo verdireceğini zannediyor. Ya da kocasının
sorumsuz olmasından şikayetçi olan kadın; “Bi işi de düzgün yap" dediği
zaman adama o gün bir aydınlanma geleceğini, her şeyin bir anda değişeceğini
falan düşünüyor.
Umarım ve dilerim ki; hiçbir erkek, bir kadının verdiği
mücadelenin ne kadar değerli olduğunu anlamak için veya hiçbir kadın, bir
erkeğin verdiği mücadelenin ne kadar değerli olduğunu anlamak için
elindekini kaybetmek zorunda kalmaz. Hepinizin sevgiyle dolu yıllarınız olsun.
Haftanın sözü; “Birden fazla tekrarlanan hata bir
karardır." / Paulo Coelho