KKTC'de Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş
Derya'nın, 4 Ekim'de parlamentoda yaptığı konuşma bir anda gündem oldu.
Konuşmanın içeriğini bilmeden ‘Bizi önce Türkiye tanısın’ çıkışına da önyargılı
bir şekilde ‘Allah Allah ne diyor bu vekil, daha ne kadar tanıyacakmışız ki’
diye de içimden geçirdim. Sonra aynı kendisinin de ifade ettiği gibi yurtsever
bir Türk olarak oturdum baştan aşağı konuşmasını dinledim. Önyargımın yersiz
konuşmasını ise yorumsuz bir şekilde sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bakın
neler söylemiş yurtsever vekil Derya…
“Sarayları olan ama sosyal devlet olmayan bir yer seçime
giderken ne yapar biliyor musun? Savaş tehdidini artırır, bazen Suriye olur bu,
bazen Yunanistan olur. Birilerini öteki ilan etmeli ki kendi seçmenini
konsolide edebilsin.
Ve Kıbrıs’ta şu anda bir repertuvar. Birileri milliyetçilik
yarışına girdi diye bu ülkenin evlatlarının geleceği ortadan kalkıyor.
Yurtsever bir Kıbrıslı Türk olarak konuşuyorum, futbol taraftarı gibi ele
almayacaksın bu konuları. İsteyen istediği yerde hamasetini yapsın.
KKTC'yi tanıyın demiş, önce kendileri tanısınlar, bu ülkenin
ayrı bir devlet olduğunu, bu ülkenin kurumları olduğunu, bu ülkenin
parlamentosu olduğunu lütfen kendileri tanısın önce. Çok konforludur biliyorum
biat kültürü içinde buradan birilerine teşekkür etmek ve siyasi ikbalinizi ona
bağlamak ama siz bu ülkenin vekilisiniz.
Kullandığı 12 tane saray varmış, herhalde 13'üncüsünü de
buraya yapmak istiyor. Sarayımız idi eksik, külliyemiz idi eksik! Git Cengiz
Topel hastanesine, duvarlar küflenmiştir. Hastaların kullandığı çeşmelerin ağzı
paslıdır. Devlet hastanesinde çatır çatır bir sürü makine eksiği var. Bugün
okul açıldı, çocuklarının kırtasiye ihtiyaçlarını gideremeyen insanlar var.
Yetersiz beslenme sorunu var bu ülkede artık.
Geleceğe yürütecektiniz ya bu memleketi, 1960'lara geri
döndürdünüz. Bu ülkede kendimizin ihtiyacı olan şeylere biz karar veririz.
Birileri gelip bizim adımıza konuşmasın diye bu toplum yıllarca Kıbrıslı
Rumlara karşı eşitlik mücadelesi verdi. 'Ben senin azınlığın değilim, ben bu
ülkenin eşit kurucu ortaklarındanım' dediği için mücadele verdi.
Şimdi kimisi kredi, kimisi 'hibe' adı altında, tamamen
Türkiye'de 'inşaat ya resulullah' ideolojisi üzerinden, Türkiye'de hiçbir doğal
alan bırakmayan, bütün kültürel mirasın üzerinden buldozerlerle, iş
makineleriyle geçen bir müteahhit zihniyetin, ülkenin kaynaklarını kemiren bir
zihniyetin şantiyesi haline getirmek istiyorlar adanın kuzeyini. Burada oturup
düşünmemiz lazım.”
İşte vekil Derya’nın derya gibi konuşmasından satır başları
böyle. Şimdi soruyorum: Öncelik dediğimiz şey nedir? Aç olana yemek, hasta
olana hastane, evsiz olana ev, işsiz olana iş midir yoksa bütün bu temel
ihtiyaçları bir kenara bırakıp ‘Lale Devri’ tadında öncelik sıralamasına
sonlardan bile giremeyecek hanlar, hamamlar mıdır?
Gerçekten itibardan tasarruf olmaz ama okula kuru ekmekle
giden çocukların beslenme çantasından tasarruf olur.