Merhabalar. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken
dersime giren çok kıymetli Hocam Gürsel Korat’ın ‘Uyku Ülkesi’ adlı kitabını şu
günlerde okumaktayım. Kitapta rüyalar ile gerçek hayat arasında gidip gelen bir
kahramanımız var. Her rüyada farklı bir karakter üzerinden hayatı
anlamlandırmaya çalışıyor, neyin gerçek neyin gerçek olmadığı belirsizliği
üzerinden okuyucuyu ikilemde bırakıyor.
İlk başta ütopik gelen bu kitap aslında şu an içinde
yaşadığımız gerçekliğin öyküsü olduğuna kanaat getirdim. Öyle şeyler meydana
geliyor ki ülkemizde gerçek olduğuna inanmak istemiyorum, rüya olsun diyorum
ama değil maalesef hepsi gerçek, rüya olamayacak kadar korkunç.
SMA’lı çocukların tedavi masraflarından tutun, beslenme
çantası boş okula giden çocuklara, iş kazası sonucu ölen emekçilerin acılarının
parayla ört pas edilmeye çalışılmasına, işsizlikten intihar edenlerin acı
hikayelerine, hiçbir vasfı olmadığı halde tüm cahilliğiyle makam işgal
edenlere, rant uğruna peşkeş çekilen dereler, ormanlar, kıyılara varıncaya
kadar ucube bir düzen var…
Ve tüm bunlara rağmen manipüle edilen gerçekliğin altında
ezilen bir toplum var.
Kitap’tan bir alıntı ile durumu özetlemek gerekirse;
“Toplumsal bilinç iktidar tarafından yaratılmış bir
kargaşadır. Freud ve Jung rüyaları bireysel yaşantılara uygun bilinçdışı ruhsak
etkinlikler olarak görüyordu. Fakat özellikle beton çağı sonrasında ortaya
çıkan gelişmeler bilinçdışının artık iki şey tarafından yapılandırıldığını
gösteriyor: Birincisi iktidar, ikincisi ise bir örnek şehirler. Yani Freud ve
Jung yaşasaydı çağrışımlar yerine kalıplaşmış görsellik simgeleri üzerinde
çalışacaklardı. İdeolojinin maddeselliği, dilin görünürlüğü ve görüngünün
kesinliği gibi kavram kullanacaklardı.”
Yani toplumsal bilinç nasıl manipüle ediliyor örneklendirmek
gerekirse gündemin değişme hızına göz atmak yeterli bence. Ekonomik buhran var
birden gündem değişti, Yunanistan ile gerildik. Bartın faciasında 41 madencinin
ölmesinde sorumluluğu olanlar hesap versin derken bir anda gündem Tabipler
Birliğinin maksadını aşan dayanaksız açıklaması oldu. Yahu ölenler niye öldü,
bu insanlar niye aç, niye işsiz diye tam mevzuya giriyoruz nur topu gibi saçma sapan
bir açıklama ile gerçekler manipüle ediliyor. İşte kitap bunu anlatıyor.
Yazımı kitaptan nokta atışı bulduğum, kitaba adını da veren
satırlarla noktalıyorum:
“Çevremizde öylesine işler döndürülüyor ki parça parça bazı
şeyleri anlıyoruz ama bütünü kavramamıza engel olan temel bir mantık yasası
var: O da anlamak yasaktır sözüyle açıklanıyor. Yani açıklama, olayları
gizlemek anlamına geliyor.
Bir toplumda rüyada görülenlerle yaşananlar arasında bir
fark yoksa oranın adı Uyku Ülkesi’dir.”