Santa (Dumanlı) köyü; Gümüşhane ili ile Trabzon'un Arsin ve
Araklı ilçeleri sınırının kesişme noktasını oluşturan Yanbolu vadisinde bulunan
cennetten bir köşe.
Santa, günümüzde Dumanlı köyü olarak adlandırılıyor, bunun
nedeni köyün üstünden hiç eksilmeyen bulutlar olmalı. Gerçekten de burada
bulutların içinde geziniyormuş gibi bir duyguya kapılıyor insan. Ormanlar,
delicesine akan dereler, geçit vermeyen dağlar; her şey son derece büyüleyici.
Rumlardan kalma evler ve kiliseler duruyor.
Dini, ticari ve kültürel önem taşıyan Santa bölgesi,
günümüzde ‘Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı’ olarak ilan edilmiştir.
İnternetten Santa’yı araştırdığınızda karşınıza işte bu
güzel bilgiler ile görsel şölen çıkıyor.
Ama biz görünmeyen hatta görülmesi istenmeyen bir gerçeği
dile getireceğiz. Yukarıda bilinmesi istenen ile bilinmesi istenmeyen iki
fotoğrafı da koydum. İkisi de gerçek. Fakat bir fotoğrafın gerçekliği artık
gerçekten fotoğrafta kaldı. Çünkü o güzelim derenin içine ucube bir çalışma
başlattılar. Araştırdım HES yapıldığına dair kısıtlı bir bilgiye ulaşabildim.
Bu ne olduğu pekte bilinmeyen her ne olursa olsun gereksiz bir çalışma olan bu
şantiye; hangi yetkili kurumun uhdesinde ve onayında yapıldı bilemiyoruz.
Bildiğimiz tek şey vizyonsuzluğun, doğa katliamının,
menfaatin apaçık göstergesi olduğu. Taşkın koruma desen değil, etraf meskun
mahal değil, kimi neyi neyden koruyacaksın? Depo desen, hangi akla hangi
mantığa hizmet derenin içine yaparsın? HES desen o kadar mı düştünüz, şu
güzelim cenneti betona ve çamura saplayacak kadar?
Yahu neden vizyon ve misyon sahibi proje yapmada bu kadar
yetersizsiniz? Neden genel itibariyle çoğu projeler daha kötü ne yapabiliriz
mantığında?
Yaylası, köyü, mahallesi Santa olan o insanlara bu ucubeyi
yapmaya, doğalarını katletmeye ne hakkınız var? Turizm, turizm diyorsunuz, bu
mu turizm anlayışı? Her güzel olanı şantiyeye çevirmek hangi turizm anlayışının
eseri? Doğayı paraya çevireceksiniz, birilerinin servet düşmanı ihalelerden
cebine para girecek diye bu insanlara yaptıklarınız reva mı?
Ne gerek vardı bu ucubeye, niçin yaptınız? Doğanın
yakasından artık düşün. Yeter artık ceplerinizi doldurduğunuz. Yetmedi mi onca
yeri katlettiniz! Doymadı mı gözünüz; Çamburnu’nda, Taşönü’nde, Çanakçı’da,
Fatsa’da, İkizdere’de, Cerratepe’de ve daha nicelerinde. Daha ne istiyorsunuz!
Bu satırlar doğaya ve insana yapılan hainliklere karşı
duyduğum öfkemi anlatmaya yetmeyecek. Zaten anlamayacaklarda…
Ne diyordu Cahit Sıtkı Tarancı: Memleket isterim. Gök mavi,
dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim. Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim. Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim. Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun.