Merhabalar. Her meslek grubu topluma daha iyi hizmet edebilmek adına imkanları doğrultusunda çalışır, üretir ve toplumla ürettiğini paylaşır. Fırından aldığınız ekmek, arızayı gideren bir usta, okuduğunuz bir gazete, izlediğiniz bir haber, aldığınız sağlık hizmeti, ulaşımınızı sağlayan şoför, güvenliğinizi sağlayan asker, polis sayamadığım yüzlerce iş kolu hepsi bu toplum için emek ortaya koymaktadır. Emek dediğimiz şey o kadar kutsal bir kavram ki hiçbir şey alın teri dökülerek ortaya koyulmuş emeğin üstüne çıkamaz. Bir insanı var eden yegane şey emeğidir. O nedenle emeğe saygı duymak hepimizin kırmızı çizgisi olmak zorundadır.

Aldığın bir hizmetten memnun kalmamış olabilirsin, hakkını hukukunu saygı çerçevesi içerisinde emeğe saygı duyarak aramak en doğal hakkındır, aramalısın da. Ama bir de şu en küçük bir durumda bile kaba söze, şiddete başvuranlar yok mu! Bütün düzeni bozuyorlar. Durumdan vazife çıkaranlar kimi zaman hizmet alan kimi zamanda hizmet veren taraftan oluyor. Görevi kötüye kullanmakla, görevi başındaki insana olmadık hakareti ve şiddeti uygulamak aynı derecede aşağılık bir durumdur.  

Her meslek grubunun kendine göre mevzuatı, etik değerleri vardır. İçinde bulunduğum basın camiasının da öyle. Basın yayın mevzuatımız var, bizleri denetleyen ve bağlı olduğumuz birçok kamu kuruluşumuz var. Mesleği icra edenlerin birçoğunun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı’ndan onaylı basın kartı var. Bize tanınan hak hukuk çerçevesinde görev ve yetki alanlarımız öyle gelişigüzel olmaksızın profesyonelce belirlenmiş özetle.

Şimdi yukarıda özet geçtiğim emek, mevzuat ve etik değerler bağlamında Sivas’ta meydana gelen bir yangını görüntülemek isteyen Demirören Haber Ajansı (DHA) Sivas Muhabiri meslektaşlarımız Hüsnü Ümit Avcı ve Arife Defne Arslan polis memuru Ü.G.'nin yumruk ve tekmeli saldırısına uğradılar. Ne için? Sırf ekmek paralarını kazanabilmek adına hakkıyla işlerini yapmaya çalıştıkları için. Üniformadan güç alıp o üniformaya layık olmamanın özeti olan Ü.G. eğer meslektaşlarımızın bir yanlışı varsa düzgün bir üslupla uyarmayı tercih etmek yerine saldırıya geçmeyi tercih etmiştir.

Olay yeri bandının çekili olduğu yerlerde delilleri karatmamak, güvenliği tehlikeye sokmamak, görevi başındaki ilgili kişiye ayak bağı olmamak adına bandın içine girilmez. Ama dışından gazeteci kimliğinle dilediğin gibi çekimini yaparsın. Bunun için saldırıya uğrayamazsın. Polis gibi gazetecide kamu görevi yürütmektedir.

Görüntüleri tekrar tekrar izledim, olay yeri bandını ihlal etmemelerine rağmen, bandın dışından kimseye engel olmadan çekim yapmalarına rağmen, üslup olarak kendilerini saldırıdan korumak adına sarf ettikleri cümlelerden başka hiçbir gayesi olmayan meslektaşlarıma; sanki daha önceden husumetliymiş gibi ısrarla durup durup saldıran polis üniforması giyinmiş bir şahıstan başka hiçbir şey görmedim. Lütfen ruh sağlığınız yerinde değilse, sırtınıza geçirdiğiniz o yüce Polis Teşkilatının üniformasının gücünden zehirlenip ona buna saldırmayın!

Herkes görevini layıkıyla yapmalı, yapamayan varsa yerine layıkıyla o görevi yerine getirecek binlerce pırıl pırıl genç var. O gençlerin önünü açın, çıkarın üniformalarınızı.

Gaziantep'te 15 kişinin yaşama veda eden zincirleme trafik kazasında görevi başında hayatlarını kaybeden İhlas Haber Ajansı (İHA) çalışanı Muhammed Abdulkadir Esen (25) ile Umut Yakup Tanrıöver (26), Bayburt-Trabzon arasındaki Soğanlı Dağı'nda karla mücadele çalışmalarını takip ederken uçuruma düşerek hayatını kaybeden Anadolu Ajansı muhabiri Abdulkadir Nişancı, Büyük Birlik Partisi (BBP) Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber helikopter kazasında yaşamını yitiren İHA muhabiri İsmail Güneş ve ismini sayamadığım bir sürü gazeteci hiçbiri siz öyle canınızın istediği gibi saldırın diye görevi başında hayata veda etmedi…

Ne diyordu Sadi Şirazi; “Ne karınca zayıf olmakla aç kalır, ne de aslan pençesinin ve kuvvetinin zoruyla karın doyurur.”