Merhabalar. 2020’nin kötü bir yıl olduğu herkesin
hemfikir olduğu nokta. Afetler, salgınlar, ölümler, yaşam mücadeleleri hepsi
tek başına birer dünya meselesi. Diğer yıllardan tek farkı; her şeyin çok fazla
üst üste gelmesi ve insanlara nefes aldırmayacak kadar sınava tabi tutması.
Umarım içimizde tutsak ettiğimiz insanlığı beraat ettiririz de belki biraz o
masumluğunu yitirmemiş insanlığın yüzü suyu hürmetine dünya yüzü görürüz.
Ama bu olmayan insanlığımızla zor. Daha hiç okula
gitmemiş, daha arkadaşıyla oyunlarını bitirmemiş, daha annesinin tabağına
koyduğu yemeği tek başına yemeği becerememiş, daha bisiklete hiç binmemiş, daha
okulun bahçesinde nice güzel şarkıları arkadaşlarıyla söylememiş, daha bayram
harçlığı hiç görmemiş, daha hiç kırlarda çiçek toplamamış çocuklarımızı
öldürdük biz. Sebebi kendi günahlarımız. Şimdi gel de o masumların ahının
tutmayacağını düşün. Burada tutmayacak olan bir şey var fakat o masumların ahı
değil, bizim dikiş tutmayan insanlığımız. Diyecek çok şey var ama diyecek çok
şeye değecek insanlık yok...
Bir Cemal Süreya şiiri geçti aklımdan, 555 K dizeleri
şöyle diyor:
Şimdi ay doğar bulutlar arasından
Kavat derebeyleri yüreksiz bolu beyleri
Hırsızlar, yüzde oncular, kumar erleri
Cebren ve hile ile haklarımızı alan
Zulmü ve alçaklığı yöneten murdar üçgen
Biliyor musunuz bir orman gelişiyor şimdi
Türküleri duyuyor musunuz nice derin
Yakılmış çoban ateşleriyle dağlarda
Karanlığı tutuşturup bir köşesinden
Geceyi gündüze çevirenlerin