Bu ülke kolay kazanılmadı.
Konuşurken ne kolay değil mi?
Bir avuç idealistten başka kimse ülkenin kurtulacağını yeni
bir devlet kurulup Türk milletinin yeniden özgür bir şekilde hayatını
sürdüreceğini inanmazken, Samsun başdurak olmak üzere Anadolu'nun zor
coğrafyasında milleti bir araya getirmeye çalışan Mustafa Kemal Atatürk’ün bir
anısını Falih Rıfkı Atay Çankaya isimli eserinde anlatıyor.
"Azlettiler aldırış etmedi. Yoluna devam ediyordu.
Yolda bir de Ali Galip hikayesi vardı. İstanbul onu
yakalamak için yollamıştı. Fırsatçı ve fesat bir adamdı. M.Kemal onu bile elde
etmek için sabaha kadar dil döküyordu.
Sivas'tan yola çıkarlar.
Geceyi Refahiye'de geçiren M.Kemal ertesi gün uzun bir
yürüyüşle Erzurum'a varmak ister.
Yol bozuk.
Yanlarına aldıkları yemekten dolayı onun dışında herkes
hastaydı.
Çardak boğazından Fırat'ın yanından geçen şosa üzerine düşen
bir metre kutrunda kaya yolu tıkamıştır. Arabanın devam etmesine imkan yoktu.
Yanlarına bir kazma almışlardı.
İki kişi zorla bir geçişi açabildiler.
Mustafa Kemal eski açık bir arabada idi. Durmadan bozulur,
şoför tamiri yapmak için uğraşıp duruyor ve yorgun argın arabayı sürüyordu.
Bu nedenle Erzurum'a
varılamayacağı anlaşıldığından Erzincan'ı tutmak istediler.
Karanlık bastı. Çardak boğazından bir türlü çıkamamışlardı.
Haziran olduğu halde çevrede kar vardı. Gece ilerleyince
yolu da kaybettiler. Seller şosayı berbat etmişti. Arkada iki otomobil de
yetişememişti.
- Geceyi yaşadığımız yerde geçirelim, dedi.
Arabadaki battaniyeyi serdiler.
Bu arkadaşının yatağı idi.
Kendisi açık otomobilinin içinde uyumaya çalıştı. Sabah
aydınlığında yeniden yola düzüldüler."
Erzincan'ın ayazında arkadaşlarının kimi yerde taşların
üzerinde kendisi de üstü açık arabada soğuğu iliklerine kadar hissettiği o
karanlık gecede her şeyi göze almış bir inanmışlık ve kararlılıkla gelecek
günleri planlıyordu.
"Kazım Karabekir ve yanındakiler, Mustafa Kemal ve
arkadaşlarını karşılamak üzere ILICA'ya kadar geldiler.”
Bu arada karşı tepelerde bir hareketlenme sezinler Mustafa
Kemal.
Bunlar insan ve kağnı silüetleri idi.
Bu kervanın başındaki adam aşağı doğru inip M.Kemal ve
arkadaşlarını görünce selamlaştı.
Atatürk, “Ağa nerden geliyorsun?” diye sorunca adam “Rus
gelince muhacir olup Çukurova'ya yerleştik. Geçimimiz de yerindeydi ama son
zamanlarda Erzurum'u Ermenilere verecekler diye bir söylenti duyunca gidip
göreyim kimin malını kime verecekler dedim.”
Mustafa Kemal bu söz üzerine etrafındakilere dönerek;
"BU MİLLETLE NELER YAPILMAZ!”
diyerek millete olan güvenini bir kez daha göstermiş oldu.
Bu arada bazı yazar ve devlette önemli görevler almış zat-ı
muhteremler İngiliz ya da Amerikan mandasına mı girsek diye tartışırken, yolu
olmayan Anadolu’nun kıraç topraklarında M.Kemal ve arkadaşları Milli
Mücadele'nin ışığını yaymaya calışıyorlardı.
Çünkü onlar şunu biliyorlardı;
"YUFKA YÜREKLİLERLE
ÇETİN YOLLAR AŞILMAZ.”
Bu arada dünya kamuoyu Anadolu’daki milli hareketi
önemsemeye başladığında Sivas'a gelince kendisi ile görüşen Amerikalı General
Harburd şöyle yazmıştır: "Mustafa Kemal otuz sekiz yaşlarında. Zayıfça,
boyu bosu yerinde. Asker tavrılı bir genç adam. Ateş hattında tehlikeye
uğramaktan çekinmez olduğunu
tehlikesinden korkmamak olduğunu... Ve bu nedenle şahsiyeti ile arkadaşlarına kolayca hakim
olmuştu. Onun ve yakın arkadaşlarının gerçek vatanseverler olduklarını
gördük."
General Pershing'in kurmay başkanı olan General Harburd
Sivas'ta Mustafa Kemal'le görüşürken der ki:
- Türk bilgilerini okudum. Milletiniz büyük kumandanlar
yetiştirmiş, büyük ordular hazırlamıştır. Bunları yapan bir millet elbette bir
medeniyet sahibi olmalıdır. Takdir ederim. Ama bugünkü durum sizin açınızdan
hiç de iç açıcı değil mealinde sözler söyleyince M.Kemal
"Teşekkür ederim dedi tarihimizi okumuş bizi
öğrenmişsiniz.
Fakat şunu bilmenizi isterim ki, biz emperyalizmin pençesine
düşen kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkum olmaktansa babalarımızın
oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz" diye cevaplayınca,
General ve arkadaşları sessizce ayağa kalktılar
"Biz de olsa aynısını yapardık" diyerek yanından
ayrıldılar.
Bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla,
TBMM'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yollarda çekilen zorlukların
sadece bir kısmını sunmak istedim.
Atatürk bu zor şartlarda bile milletin temsil hakkını
kullanması için kongreler tertipleyerek kurtuluşa birlikte yürümenin
kararlılığını göstermiştir…
Atatürk'ün deyimiyle,
Bu devlet bu cumhuriyet;
"YAVAŞ YAVAŞ AŞAĞILIK BİR ÖLÜME MAHKUM OLMAKTANSA
BABALARIMIZIN OĞULLARI
OLARAK VURUŞA VURUŞA
ÖLMEYİ TERCİH
EDENLERİN" çelikten iradeleri ve milletine olan güveniyle kurulmuştur.