Rize ve Artvin’de sel ve heyelanın yaraları sarılıyor.

Afetin yaşandığı andan itibaren devletimizin tüm organları bölgede anbean yoğun bir çalışma içerisine girdiler.

Afetin yaşandığı ilk günden itibaren bölgeden ayrılmayan ve hala çalışmaları anbean takip eden devletimizin bakanlarına, bölgede incelemelerde bulunan milletvekillerine, gecesini gündüzüne katarak temizleme, arama çalışmalarını sürdüren AFAD, AKUT, polis, jandarma ve gönüllü vatandaşlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz.

İnşallah kayıp olan 3 vatandaşımız en kısa sürede bulunur.

Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli, Karadeniz’in zor bir coğrafya olduğunu belirterek önce vatandaşların kendilerini afetlerden korumanın yollarını ve derelerden uzak durmanın yollarını aramalarını gerektiğini vurguladı.

Sayın Pakdemirli doğru söylüyor söylemesine de sizce bizim vatandaşımız kendini korur mu?

İşte burası tam bir muamma.

Belki bana kızacak olanlar var ama biz bu işleri vatandaşlarımıza bırakırsak daha çok işimiz var gibi görünüyor.

Hepimiz biliyoruz ki bölge insanımız için öncelik çay ve fındığıdır.

Bunun için köylerindeki arazilerine güvenlik önlemlerine hiçe sayarak ev ve yollar inşa etmekteler.

Yol yapsalar, kanalları yapmazlar. Evi ya heyelanlı bölgeye ya da dere kenarlarına yaparlar.

Hele bir de denetim mekanizması işlemiyorsa istedikleri gibi hareket edebiliyorlar.

Sonrasında ise afet kaçınılmaz oluyor. Ancak bu işler böyle olmamalı.

Madem ki insan hayatı her şeyden daha değerli, tüm tedbirleri almak zorundayız.

Vatandaşın kendi arazisi olsa bile dere kenarlarına, heyelanlı alanlara kesinlikle ev yapılmasına izin verilmemeli, göz yumulmamalı. Israrla bunu söylemeye devam edeceğim.

Mahalli idareler harekete geçirilmeli.

Vatandaş köyünde ev yaparken kendi istediği alana değil, evini güvenli alanlara inşa etmesi gerekir. Bunun takibi yapılmalıdır.

Eğer yine göz yummaya devam edersek Allah korusun hemen hemen her yıl yine aynı acıları yaşamaya devam ederiz.

Elbette afetleri tümüyle önüne geçmemiz mümkün değil, ancak alınacak tedbirlerle birlikte asgariye indirebilmemiz mümkündür.

Devletimiz tedbir almıyor dersek büyük haksızlık olur lakin ısrarla bu tedbir ve önlemlerin kırsal bölgelerimizde de aynı ciddiyetle alınmasını talep ediyoruz.

İşi vatandaşlarımızın inisiyatifine bırakmayalım diyoruz.

Belki Karadeniz’deki 120 bin dere ıslah edilemez ancak köylerde nüfusun yoğun olduğu alanlarda derelerin ıslah edilmesi elzemdir. Hem de hiç vakit kaybetmeden.

Bu arada Sayın Pakdemirli’nin çay tarım arazilerinde köklü bitkilerin yetişmesi adına çalışma başlatmaları son derece önemli.

Umarım bu çalışma, en kısa sürede bölgede hayata geçirilir.