Son dönemde bizlere hep “sahip ol” algısı yaşatılırken,
aslında “sahip olamamanın” gerçeği de yüzümüze tokat gibi çarpıyor.
Reklamlarda araba, tatil, ev sahibi olun denilirken, hiçbir
şeyden eksik olmayın da deniliyor aslında…
Peki! Nasıl sahip olacağız? İnsanların artık böyle şeylere
sahip olma şansı yok ki.
Oysa hakikat denen bir şey var! Hakikatin ipi zaman zaman
incelir, ama kopmaz derler.
Türkiye’de her şey inceldi de henüz kopmadı. Şükür.
Bu da son günlerde ki avuntumuz şükür. İyi ki şükür var.
Yüreğimize su serpiyor da midemize bir şey gitmiyor.
Oysa her şeyi tanımlama ve değerlendirme gayretiyle
geçirdiğimiz ömrümüzün sonunda, çok önemli bir şeyi atladığımız fark edeceğiz
KENDİMİZİ…
Kendisini tanıma gayretine girmemiş bir insan, neden yoksun
olduğunu, ya da neyin yoksunluğunu yaşadığını nasıl bilebilir ki? Cehalet bu
düşüncesizliği, gösterendir.
Aç insan tehlikeli insandır.
Aç insan, doymamış olandır. Aç insan, karnı sürekli
guruldayandır.
Aç insan, homurdanıp
durandır. Aç insan, hem karnı, hem de gözü doymayandır.
Duygu ve düşüncelerin beslenmesi, artık guruldayan mideleri
susturamıyor.
Demokrasinin sekteye uğradığı toplumlarda, bireylerin
kendine özgü kaygıları vardır.
Bizlerin kaygıları, tedirginliği meçhule giden yoldan mı,
yoksa demokrasinin sekteye uğramasından mıdır bilinmez ama uzunca bir
sessizliğin sanki bir an önce ertesini bekler gibiyiz.
Kaygılıyız! Zamlardan, sınırlamalardan, aç kalmaktan…
Yazarken bile, iki düşünüp bir yazıyorum; öyle alışmışız ki
sınırlandırmalara.
Güneşe bakmak adlı kitapta IRVİN YALİM “iyi yaşamayı
öğrenmenin, iyi ölmeyi öğrenmek, iyi ölmeyi öğrenmenin, iyi yaşamak olduğu”
düsturu vurgusu yapılır. Yani kısaca ölümden önce, ölme sırrını çözmeye
yardımcı olur kitap. Bizlere de bu acımasız dünya da onu mu öğretiyorlar acaba?
“Önce her şeyi siyaha boyamak lazım
Sonra kurumasını bekleyip
Beyaz harflerle hikaye yazmak
Buna unutmak diyoruz” diyor Cem Adrian. Keşke siyaha
boyananları bekleyip beyaza boyayıp, sonra o sayfaları renklerle donatsak.
Şimdi günlerin biri geliyor, diğeri gidiyor. Ve bizler
bekliyoruz.
Verilen vaatler nerede diye.
Hep belkilerle bugünlere kadar geldik ve insanların çoğu, hala
alım gücü olmayan ve tasarruf eden olarak hayatını idame ettirmeye çalışıyor.
Bildiğim ve gördüğüm bir şey varsa belkiler kara geçirmeyendir.