SON DAKİKA
SON DAKİKA


Sen Ne Anlarsın
18.06.2023

Kibir kendini herkesten üstün görme halidir.

Merhamet ise, acı çekme halidir.

Biri özgürlük hali, diğeri ise tutsak olma halidir.

Şimdi bana, söyleyin bakalım, bunların bir araya gelip buluşma hali mümkün müdür? İkisini kardeş sayın ve hikayemize başlayalım.

Kibir, zorla kolay arasında seçim yapmak, gerektiğinde hep kolay olanı seçendi. Çünkü ruhu zor işleri sevmezdi. İyilik için bile olsa.

Zayıflıktan kaçan ve güçlüyle kol kola olan kibir, merhametin zayıflara olan yardımını hep küçümserdi.

Oysa kibir ya da merhametin kıymetleri yaptıklarından çok, yapmak istediklerindeydi. Birisi hep kendisi için çalışırdı, diğeri ise hep başkalarına nasıl yardımcı olurumun derdinde olurdu.

Kibir, hep mutlu olduğunu zannetse de, aslında hep mutsuzdu. Çünkü etrafı kalabalık olsa da yapayalnızdı.

Merhamet öyle mi? O başta acı çekse de sonunda yardım denilen o ulvi görevi gerçekleştirmenin huzuru ile uyurdu.

Kibir bencildir. Kimseye kulak vermez, ses de vermezdi. Güç kendinde olduğu için, herkesin kendisine şükran duymasını beklerdi.

Merhamet ise, insanların daha çok kendine söyleyemedikleri ile ilgiliydi. Çünkü hep anlamak, dinlemek, görmek üzerine kurguluydu.

 İkisi bir araya geldiğinde konuşmazlar ama olurda kibir konuşmaya başlarsa bütün her şeyi kendisi yapmışçasına hiç susmazdı. Zaten merhamet konuşmak istese de, onu konuşturmazdı ki. “Sen ne anlarsın” diyerek, karşısındakini hep sustururdu.

Bir gerçeği ortaya çıkarmak için, ikisine başvursalar; biri sadece söylenir, her şeyi çok iyi bildiğini düşündüğü için, diğeri ise sadece anlamaya çalışırdı. Böylece gerçekte ortaya çıkmazdı.

Bir saklambaç oyunu gibidirler. Biri yüreklere gizlenir. Diğeri ise kimsenin onu bulmaması için, kendi kabuklarının arkasına gizlenir.

Merhamet hep karşısındakine üzülür, kibir ise üzüntülerden beslenerek büyürdü.

Aslında her ikisi de haksızdır. Biri yarım adalettir, diğeri ise kendini adalet sayandır.

Aslında insanda iki kişi değil midir? Bazen karanlık, bazen aydınlık. Bazen hüzün, bazen sevinç, bazen öfkeli, bazen sevinçli, bazen güzel, bazen çirkin, bazen melek, bazen şeytan… olan. Ama bildiğim bir şey varsa kibirli bir insanın asla merhametli olmayacağıdır.

Elbette bu hikayede ki kişiler, peşinden koştuğumuz bu yaşam sahnesinde, başrollerden sadece ikisi.

Her evde yaşabileceğimiz karakterlerden ikisidir sadece. Yabancı değildirler, ben, siz, anneniz, babanız, kardeşleriniz, arkadaşlarınız, çocuklarınızdır.

Merhamet elinden geleni yapandır, koşan, yorulandır. Kibir ise herkesin elindekilerini alacağını düşünüp tedbirli olandır.

İkisi de acı çeker, ikisi de ıstırap çeker aslında. Kibir kendisi için, merhamet ise insanlık için. Merhameti başkaları esaret altına alır, kibir ise kendi kendini esaret altına alır, ille de hep kendisidir as olan.

Anne ve babalar çocuk isterler ve dünyaya çocuk getirirler.  Her anne babanın çocuğu haklı sebeplerle dünyaya gelmiyor, bazıları da pişmanlıkla ya da istemeden dünyaya geliyor. Şimdi düşünüyorum da merhamet mi yoksa kibir mi haklı sebeple dünyaya gelmiştir. Varsa bir defo, acaba hangisi defoludur?

Oysa başlangıçta ikisi de çocuktu. Ne zaman manayla tanıştılar, işte o zaman her şey değişti.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap