Neyi düşünmeyi denersek, deneyelim
Ve nasıl düşünmeye çalışırsak, çalışalım
Geleneğin ışığında düşünürüz
Martin Heidegger
Toplumsal ve bireysel alanda değerler adeta alt-üst olmuş
gibi. Türkiye ciddi bir türbülanstan geçiyor.
Ayrışma, kutuplaşma, öteki, beriki kavramları zirve yaptı.
Kadın ve erkek neredeyse artık bir arada anılmaz oldu.
Her gün pimi çekilmiş bir sürü sapık, ülkemde kadınlara
zarar veriyor, öldürüyor, taciz ediyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, TÜRK kadınının gücünü, dünyaya
tanıtan ve üst üste aldığı galibiyetlerle bizleri sevindiren Filenin
sultanları, adeta tüm olumsuzluklara inat, bizlerin medeni yüzü oldular.
Hele Atatürk’ün “Yurttaşlarım, yurdumuzu dünyanın en mamur
ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız” sözüyle başlayan Filenin
Sultanları reklam filmi, tüm Türk kadın ve Türk erkeklerinin gururu oldu.
Son günlerde, Türk sporuna, erkeklerden daha çok, kadınlar
katkı sağlar oldu.
Türk kadını, ismini altın harflerle, tüm dünyaya kazıyor.
Kırmızı beyaz renklerle…
Ya geçen hafta Öykü Başar’ın vücut geliştirmede, dünya
şampiyonu olmasına ne dersiniz?
Öykü, özünde sakin, nezaket dolu, samimi, candan çok doğal
bir kız, ama tüm engelleri aşarak Türkiye’nin ismini, tüm dünyaya söyletti.
Tüm bu kıymetli
kadınlar, yarışmadan yenilgiyi kabul etmeyen, Türk kadınlarıdır. Yarıştılar ve
şampiyon oldular, lider oldular, başarılı oldular…
Filenin Sultanları, her smaç’ta gericilere, file üzerinden,
adeta sert vuruşlar yaptılar.
Her skorları, boş konuşanlara birer cevap oldu.
Bu Türk kızları, kimsenin işine karışmıyor, kimseyi
incitmiyor, sadece işlerini yapıyor ve başarıdan başarıya koşuyor.
Onlar Nihal Atsız’ın TÜRK KIZI şiirinde ki:
“Bin cihana değişmem, şu öksüz Türk’lüğümü” kelimesinde ki
“TÜRK” KIZLARIDIR.
Dünya bizi yalnızlaştırırken, onlar dünyayı kırmızı, beyaza
boyayan kızlarımız.
Unuttuğumuz bir şey var. Bazı durumların öncesi ve sonrası
vardır. Önce insan olmak. Sonra kadın ve
erkek olmak gibi. Şartları çoğu
zaman biz belirliyoruz, ama en çok toplum belirliyor. Bizim özgür irademizle
yaptığımız şeylerin dışında, toplum iradesi ile yapılanlar da var elbet. Ama
bizim ülkemizde kadının özgür iradesi diye bir şey, söz konusu değil “bu
günlerde”
Bu Türk kadınlarının, şampiyonlukları ise kendi başarıları
ve inanmışlıklarıdır.
Bu güçlü Türk kadınlarını dünya konuşurken, biz hala okula
gidemeyen, gönderilmeyen kız çocuklarından bahsediyoruz.
Kendimi güçsüz hissettiğim anlarda, kullandığım bir sözcük
var adı “ADALET” olan. Kadınların hakkı olan, ama kadına verilmemiş hak. Kadın
susmuş, susturulmuş. Kadın erkeklerin ağzından düşmeyen, oyun hamuru gibi
erkekler tarafından fetva adı altında şekillendirilen olmuş. Kadına yapılan bu
adetsizlik çoğu kez görülmez olmuş. Ama kadının tüm feryadına, isyanına yine
kadınlar yetişmiş.
Cesur ve erdemli kadınlar, adaletin hakim olduğu toplum için
mücadele ediyor. Bunun adı bazen Öykü,
bazen Cansu, bazen Hande, bazen Melissa, bazen Eda… oluyor. Hatta Ece Üner
oluyor.
Cesur kadınlar her zaman vardı ve var olacak. O cesur Türk
kadınları Zübeyde Hanım, Sabiha Gökçen, Safiye Ali, Feriha Sanerk, Kara Fatma,
Suna Kan, İdil Biret, Türkan Saylan… olarak yola çıktılar. Onlara minnettarız.
Hepsini çok seviyor ve sayıyorum. Onlara sonsuz teşekkür
ediyorum.