SON DAKİKA
SON DAKİKA


Fısıltı
10.09.2023

Sabahın altısında, gün yeni aydınlanmaya başlarken, yine gün adeta uyansam mı uyanmasam mı arasında kalmışçasına, mahmur bir biçimde hafif hafif yüzünü gösterirken, kuşların sesleri, özgürlük şarkıları söyler gibi, hatta bazen de birbirleriyle şakalaşır gibi, etrafa neşe saçarken, sitede bazı evlerde ki ışıklar güne merhaba derken, ben “bugün ne yazmalıyım” düşüncesi arasında güne merhaba dedim.

Önce kendi kendime “ günaydın” dedim.

Ben aslında çocukluğumdan beri, sessizliği aşığım. Hep sessizce oturup, dinlerdim. Bugünde sessizliği seven patırtıdan, gürültüden, kargaşadan uzak ailemle huzurlu olmayı seçtim. Tabii ki bırakırlarsa. Biz ailece sabahı da dinleriz, geceyi de, günü de, gündüzü de…

Resmimiz, doğduğumuz andan itibaren, bizi sevecekler tarafından, çerçeveye yerleştirilir. Önce dinimiz gereği kulağımıza, ezanla ismimiz, birkaç defa söylenir. Sonrasında ne olacağını, ailen ve çevren kulağına fısıldamaya başlar.

Çocukluğumuzdan itibaren ailemiz ve çevremizdekiler bizim toplumsal kalıplarımızı, terbiyemizi, ahlakımızı, hırçınlığımızı, gerçeğimizi, yalanımızı… fısıldar.

Doğru olmayan şeyleri, yıllardır çocukluğundan beri kafalarında oluşturan bir grup insan, kendi inandıklarını, çoğunluğa da inandırmak istedi. Biz bunlara azınlık dedik.

Kendi yarattıkları ezilmişlik sendromunu, gelecek nesillerine de aşıladılar. Hep mazlum ve mağduru oynadıar.  Aslında her yerde konuşuyorlar ve insanlığı da inandırmaya çalışıyorlar.

Azınlık olarak, hep bir sorunları oldu. Hep bir kompleksleri oldu. Aslında bu azınlıkları, kendileri azınlık saydı.

Bazen bu topraklara ihanet ettiler, bazen, kompleks yaptılar, bazen inançla ilgili konuştular ve kendilerini hep azınlık saydılar.

Türbanlıya metroda laf ettiler, mezhep ayrıştırmasına girdiler, Türkiye’nin değerlerine olmadık hakaretleri ettiler, Atatürk’e Mustafa dediler, dindara yobaz, laik olana dinsiz dediler, kendisi faiz yiyince iyi dedi garibana günah dedi de dediler…

Bu azınlık psikolojisi çok acayip bir şey.

Oysa bu sıkıntılı günlerde, böyle her şeye bağıran, çağıran, uyumsuz tipler değil, birlik ve beraberlik sözleri lazım.

İnsanları kırmayı hiç sevmedim, elimde ki çay bardağını bile kırmadım, dökmedim. Ama haksızlık karşısında arkadaşlarım, dostlarım “ Havva ne oluyor sana? Neden bu kadar değişime uğruyorsun? diyorlar.

Evet bu konuda, çok büyük ve manalı sözler yazmama hiç gerek yok, ama benim kötü tarafım, haksızlık karşısında kötü olmamdır.

Çünkü nedense sorumluluğum, hep insanlığımla başladı. Yani ben insanlığımdan sorumluyum.

Bugünlerde insanları izliyorum. Egolu, hırslı, sakin, kötü, iyi… tüm insanları.

Olmazların olur olduğu bu sistemde, ne zaman nerede başlar, insan dediğimizin insanlığı. Cepten yedikçe iyiler kötü, faydalar faydasız, nedenler sorgusuz oluveriyor.

Bu aralar ülkem baş dönmesiyle çırpınıyor. İnsanların önünde ki doğru ya da yanlış kavramlarına şekil veren ve ortalığı karıştıran azınlıklarda durmuyor maalesef.

Kendimizi sadece kendimiz koruyabiliyoruz. Dizlerde televizyonlarda gay’lerin ve lezbiyenlerin aşklarını, normalmiş gibi bize izlettiriyorlar, sonra da “bu lezbiyeni milli takımdan hemen atın” diyorlar.

Bu her şeye muhalif olan azınlık dediklerimiz, her konuda ahkam kesiyor.

Nazım Hikmet “Nerden başlamalı? En baştan! Bir insanın hayatının en başı nerede başlar?” diyor.  işte olmazların olur olduğu bu sistemde, ne zaman nerede başlıyorsa olur’lar, işte orada da başlıyor tüm bu sorunlar.

Demek ki neymiş, insanın en önemli sevgi pınarı aileymiş. Her şey ailede başlıyor. İstisnalar kaideyi maalesef bozmuyor.

Azınlığın çoğunluğa hükmü, sadece bir aşağılık kompleksi hadisesidir. Bu konuyu kim çözecekse, bir an önce çözmeli. 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap