SON DAKİKA
SON DAKİKA


Bir rivayet bin ders
28.04.2020

Bugün,yaşadıklarımızı çok iyi şekilde anlatan ve dilden dile yıllar boyu ulaşmayı başaran bir rivayeti sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu paylaşmak istediğim söylenti, tarihin en büyük kuşatmalarının tam ortasında geçiyor. Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’ın torunu Hülagü Han ordusuyla birlikte, 1258 yılında Bağdat’ı ele geçirip şehri baştan sona yağmalar. İki yüz bine yakın insan bu saldırılarda hayatını kaybeder. Bağdat’ta, her biri asırların emeği olan camiler, saraylar, kütüphaneler Hülagü’nün ordusu tarafından yerle bir edilir.Şehrin dışında karargahını kuran zalim hükümdar şehre haber gönderir ve beldenin en büyük alimiyle görüşmek istediğini söyler. Zalim olduğu tartışmasız olan Hülagü ile hiçbir alim görüşmek istemez. Sonunda Kadı Han isminde daha bıyığı bile terlememiş genç bir medrese hocası bu görüşmeye gitmeye gönüllü olur. Giderken yanına bir deve, bir keçi, birde horoz alır…Hülagü’nünkarargahına varır.
Genci tepeden tırnağa süzen Hülagümedrese hocasına; “Karşıma çıkarmak için bula bula seni mi buldular?”  diye sorar… Kadı Han ise, “Görüşmek için iri birini istiyorsan, dışarda bir deve var. Sakallı birini istiyorsan dışarda bir keçi var. Sesi gür birini istiyorsan da dışarıda bir horoz var. İstediğini çağırtabilirsin” cevabını verir.
Böylesine hazır cevap ve bilgili olduğunu düşündüğü genci karşısında gören Hülagü, “Söyle bakalım; Beni buraya (Bağdat’a) getiren sebep nedir?” Genç Kadı Han cevap verir; “Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik. Zevk ve sefaya daldık. Makam, mevki ve mal peşine düştük. Allah’ta verdiği nimetleri geri almak üzere seni gönderdi…”
Bunun üzerine Hülagü, “Peki beni buradan kim gönderebilir” diyerek ikinci sorusunu sorar. Kadı Han, “Özümüze döner, bize verilen nimetlerin kıymetini bilir, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek işte o zaman sen buralarda duramazsın…”

1258 yılında zalim ordu komutanı Hülagü Han ve o dönem genç bir medrese hocası olan Kadı Han arasında geçen bu diyalog, şuan yaşadıklarımızın özeti gibi. Bu iki soru, iki cevap belki bir rivayet fakat günümüzde bin ders çıkarabileceğimiz bir diyalogdur. Bir tarafta eti altına batırıp yiyenler, diğer tarafta evine ekmek bile götüremeyen insanlar! Bir tarafta hayvanlara eziyet eden mahlukatlar, diğer tarafta doğayı talan eden milyon dolarlık şirketler, bir tarafta makam ve mevkii için gözünü karartmış, her şeyi kendisinde ‘hak’ gören fakat haktan hukuktan bir haber insancıklar. Dünya’nın dengesini bozduk ve insanlık olarak aylardır bunun bedelini ödüyoruz, ödemeye de devam ediyoruz!
Hiç aklınıza gelir miydi maske takarak sokağa çıkmak, sevdiklerinize sarılamamak, hoş bir sohbete hasret kalmak, ya da güneşi veya yağmuru sadece balkondan izlemek.  Bunlar mahrum kaldıklarımızdan sadece bir kaçı… İsrafın hat safhaya ulaştığı, tarumarın, katliamların, savaşların ve işgallerin normalleştiği bir sürecin içine girmişken yaşanan bu salgın tüm insanlığı düşünmeye sevk etmeli, bu durumdan büyük dersler çıkarmalıyız…
Bugün tarihler 2020’yi gösteriyor ve sınıf ayrımı yapmaksızın tüm insanlık YAŞAMAK için mücadele veriyor.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap