AKP-MHP iktidarı her sıkıştığı dönemde ‘darbe’
söylemlerine başvuruyor. Halkın hafızasında derin izler bırakan ‘darbe’
süreçlerini sürekli hatırlatan bu koalisyon ortaklığı, darbeyi ise
muhalefetteki CHP’nin yapacağını söylüyor. Dahası iktidar CHP’nin darbe
geleneğinden geldiği safsatasını her fırsatta dile getirmekten imtina etmiyor!
Geçtiğimiz hafta yıl dönümünü yaşadığımız 27 Mayıs
ihtilali de AKP-MHP iktidarının CHP lanetleme törenine dönmüştü.
27 Mayıs ihtilalini hatırlayacak olursak Adnan
Menderes’in ‘istibdat’ yönetimine karşı genç subaylar tarafından yapılmış ve
daha sonra Türkiye’nin hatta Avrupa’nın en demokratik anayasalarından birine
imza atılmıştı. Darbeler yönetimde baskıyı getirirken, 61 anayasası birçok özgürlük
getirmiş, seçim barajı kaldırılmış, güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı
sağlanmış, çoğulcu demokrasi benimsenmiş, üniversiteler ve TRT
özerkleştirilmiş, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkı ve protesto hakkı,
işçi ve memurlara sendika kurma hakkı ve grev hakkı tanınmıştır.
Güçler ayrılığından gücün tek elde toplandığı güne
geldiğimiz şu günlerde hangi anayasanın daha özgürlükçü olduğu kıyasını yapmak
zor olmayacaktır.
Fakat o günleri araştırdığımızda ihtilal sonrası ihtilali
siyasete evriltmeye çalışanlar, kimlerin köklerinin darbeye dayandığını da bize
çok açıkça gösteriyor. 27 Mayıs 1960 ihtilalinde Albay olan MHP kurucusu
Alparslan Türkeş, Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından hazırlanan darbe
bildirisini okumuştu. Dahası ikinci kurulacak MBK’de Türkeş'in de içinde
bulunduğu ve "14'ler" olarak adlandırılan iktidarın sivillere
bırakılmasını reddeden 14 subaya yer verilmedi. Yani MHP kurucusu Türkeş, uzun
süreli bir askeri yönetim hayal ediyordu. Daha sonra Türkeş ve "14'ler"
olarak adlandırılan grupta yer alan Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal,
Ahmet Er ve Dündar Taşer, bugünkü MHP’nin kökleri sayılan Cumhuriyetçi Köylü
Millet Partisi’nde yer almıştı. 27 Mayıs öncesi darbe endişesiyle Adnan
Menderes ve Celal Bayar’ı uyaran İsmet İnönü, ihtilal sonrası idamların
durdurulması için Cemal Gürsel’e de mektup yazmıştı. Ama darbeci gelenekten MHP
değil CHP geliyor değil mi?
12 Eylül 1980 darbesi sonrası AKP’nin mirasını
sahiplendiği Turgut Özal darbe hükümetinde başbakan yardımcısı olurken, kapatılan
CHP’nin yerine seçime giren Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) seçime
sokulmamıştı. Ama darbeci gelenekten gelen CHP değil mi?
28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleştiren askeri muhtıra
sürecinin destekçilerinden biri de MHP lideri Devlet Bahçeli değil miydi? O
günlerde başörtülü milletvekili meclise girdiğinde “dışarı, dışarı” diye tempo
tutanlara MHP de alkış tutmamış mıydı? Ama darbeci CHP değil mi?
15 Temmuz’a giden yolların taşlarını birlikte döşeyenler, okyanus ötesine selam gönderenler darbeci değil de, Fetullahçı örgüt devlete sızıyor diyerek, yargılama isteyen CHP darbeci öyle mi?