SON DAKİKA
SON DAKİKA


Plüton'un çilesi
27.10.2017

Sık seyahat eden, yoğun, bir yere yetişmek için sürekli acelesi olan bir baba olarak kızlarımla istediğim kadar çok vakit geçirdiğimi söyleyemem. Ama elimden geldiğince kaliteli vakit geçirmeye çalıştığım, onlardan çok şey öğrendiğim ve bolca eğlendiğim de bir gerçek. Bu zaman dilimlerinin en güzellerinden birisi de kuşkusuz araba gibi dar bir alanda, sürekli etkileşim içinde olduğumuz kısa yolculuklar.

Bazı sabahlar küçük kızımı okuluna bırakmam gerektiğinde yaşadıklarım ise; muhtemelen onun henüz kirlenmemiş düşünce sistematiği sayesinde, bazen bir komedi filminin en komik sahnesine, bazen bir belgesele, en çok da o arabadayken komedi filmi, o indikten sonra benim zihnimde çekilen bir belgesele dönüşüyor. Etrafta kabuğunun rengi kahverengi olan bir ağaç görememesine rağmen, niçin yaptığı tüm resimlerde ağacın kabuğunu kahverengiye boyamasının beklendiğini anlamadığını söylediğinde öyle olmuştu.

Çok kötü şarkı söyleyen şarkıcıları, albüm çıkartmadan önce, yakın arkadaşlarının niçin çok kötü şarkı söyledikleri konusunda uyarmadıklarını merak ettiğini söylediğinde de öyle. Ama şüphesiz beni önce en çok güldürüp sonra en çok düşündüren söylemi bir astronomi eleştirisiydi. Okul yıllarında bize güneş sisteminin en sonunda yer alan, en küçük gezegeni olarak anlatılan ve muhtemelen bu yüzden de en sempatik bulduğumuz gezegen olan Plüton'un artık gezegen sayılmayacağının açıklanmasına çok içerlemişti. "Bu çok kaba bir davranış baba, eğer gezegen değilse bunu ona baştan söylemeliydik!" diyerek dile getirdiği tepkisini "Şimdi Jüpiter'i falan gördükçe çok mahcup olacak, küçük olmak onun suçu değil ki!" ile bitirdi.

Arabada kahkahalar atmama sebep olan bu diyalog sonrasında o niye güldüğüme anlam vermeye çalışıyordu ve bu beni daha da güldürüyordu. Onu okuluna bırakıp günlük koşturmacama başlayınca, bu kez ben, bir çocuğun beyninde karşılığı olmayan bu ikiyüzlü, bencil ve nezaketsiz yaklaşımı ne kadar kanıksadığımızı ve ağlanacak halimize güldüğümüzü fark ettim. Gerçekten de Plüton hep oradaydı, aynıydı ve biz kendi algımız ve yaklaşımımıza göre onu önce bir kategoriye koymuş, sonra canımız öyle istiyor diye, o kategoriden çıkartıp "kazanılmış" haklarını elinden almıştık!

On beş dakikalık bir yolculuk sonrası öğrendiğim iki temel şey olmuştu: İlki, bir şeyin değerini bizim nerden baktığımızın belirlememesi gerektiği. Bunu ölçmenin daha nesnel bir yolu olmalı. İkincisi ise, gezegen potansiyeli olmayanlara güneş muamelesi yaparak işin sonunda hem ona, hem kendimize, hem de gezegen ve güneş kavramlarına yazık etmeye hiç gerek yok!

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap