SON DAKİKA
SON DAKİKA


Kentsel sönüşüm
27.08.2021

Çıktığım yüksekçe tepeden futbol sahasını bulmaya çalıştım. Çünkü şehrin futbol sahası, asıl aradığım şey olan şehrin ortaokul ve lisesinin hemen bitişiğindeydi ve bulması daha kolay olan sahayı bulursam, benzerleri arasında ayırmakta zorlanabileceğim yapıyı da bulmuş olurdum. Bir futbol sahası görüyordum. Yanında büyükçe bir yapı, muhtemelen bir okul da vardı ama hem olması gerekenden büyük, hem de olması gerekenden uzak bir yerdeydi. Navigasyona yazmak da çözüm değildi. Tepeden ayrılarak, araba ile göz kararı işaretlediğim noktaya gitmeye karar verdim. Etraf değişmiş olabilirdi ama topografya da değişmişti. Yokuşu yoktu. Etraftaki tarihi konaklar da yoktu. Zaten en son otuz sene önce bulunduğum o yer de, çocuk yaşımda yürüyerek ulaşamayacağım kadar uzak bir konumdaydı. Yanlış yoldaydım.

Biraz daha aramaya karar verdim. Arabayla oradan uzaklaşmaya başlamışken, hafızamda yer etmiş paslı metal küpeşteli sokak merdiveni bana “dur” dedi. Okulun merdiveni oydu. Arabadan inip merdivene tırmanırken, ilerde beliren tarihi konaklar bana doğru yerde olduğumu söylüyordu. Yolda gördüğüm bir kişiye okulu sordum. “O okul yıkıldı, yenisini yapacaklarmış” dedi. Tepeden ısrarlı aramalarımın niçin sonuç vermediği anlaşılmıştı. Moloz yığınları ile dolu arsaya vardım. Futbol sahası da nasibini almış ve yok olmuştu. Defter ve kitap kokusunun tost makinasından gelen yağ kokusuyla karıştığı haliyle hafızama kazınmış mavi ahşap doğramalı kırtasiyeye doğru yöneldim. Doğramasının rengi aynıydı ama solmuştu.

Elle yazılmış tabelasının “Bakkaliyesi ve Kırtasiyesi” kısmına ait izler de duruyordu ama varlık sebebi olan okul yok olunca, muhtemelen mahalleden birinin girişimi ile açılmış ve yaşam mücadelesi vermiş kırtasiye için de orada olma sebebi kalmamıştı. Her gittiğimde yeni ne gelmiş diye bakındığım camekanı artık bordo çiçek desenli eski bir perde kaplamıştı. Kapıya asılı büyükçe bir asma kilit, bir dokunup bin ah işiteceğim bir edayla bana bakıyordu. Dünyanın en özgün mahalle kültürü, bizim gözümüz gibi bakmamız gereken bir çiçekti ama masa yoksa üzerindeki örtü de, vazo da, çiçek de olmazdı. Yeni getirilecek bir masa üzerine konulacak “made in China” plastik çiçek de o mahalle gibi kokmazdı. Peki bu durumda biz neyi yenilemiş oluyorduk? 


İstisnaları ya da yaşam koşullarının şekillendirdiği ekstrem durumları saymazsak; Evinizde herhangi bir anne istemezseniz. Evinizde sizin annenizi istersiniz. İkisi farklı şeylerdir. Biri kokusuyla size huzur verir, sarıldığınızda oksitosin salgılatır ve mutlu eder. Bu size işe gidip üretmeyi, kırmızı ışıkta durup beklemeyi, duş alıp diş fırçalamayı, yolda gördüğünüz bir sokak köpeğinin başını okşayıp tostunuzun bir kısmını ona vermeyi sağlayan enerji demektir. Sağlıklı ve bir arada toplum bu enerji ile mümkün olur.

Evdeki herhangi bir diğer kişi yaptığı temizlik, yemek gibi işlerle size “görünürde” fonksiyon sorunu yaşatmayabilir. Ama bir kadının bir evdeki gerçek fonksiyonu bunlarla ifade edilemeyeceği gibi, hepimizin evi olan, yaşanmışlıklarla dolu kentlerin de tek fonksiyonları bize üzerinde isimleri yazılı yapılarda o isimle uygun etkinlikleri sunmaları değildir. Kent, çok katmanlıdır. Kent, üst üste biriktirir ve toplumsal hafıza oluşturur. Kent bu çok katmanlılığı çok kültürlülük ile buluşturur ve bizi bir arada tutar. “Anı” sandığımız şeyler, bir kulağında beş tane küpe olan deri montlu metalci genç ile, elektrik kesintisi nedeniyle aynı asansörde kat arasında kalsalar, üç saatte tek kelime edemeyeceği emekli apartman yöneticisinin, bir yerde karşılaştıklarında üç saat hiç durmadan konuşmasını sağlayacak, tuğlalar arasındaki harçlardır. Kentleri yenilemenin onları var eden izleri de yenilemek olduğunu sanmak doğru bir yaklaşım değildir. Binlerce yıldır var olduğumuz bu güzel coğrafyadaki kentlerin, birkaç yüz yıldır var olan coğrafyalardaki kentlerden anlamlı farkları olmalıdır. Ve bu farklar, sakinlerinden yaka silken kentlerle değil, onları pamuklara sarıp sarmalayan kentlerle ortaya çıkmalıdır. 

Bir okul tahtası ile bir kitap üzerine benzer

miktarlarda bilgi yazılabilir. Ama başımız sıkıştığında baktığımız yer sürekli silinerek üzerine yeni bilgiler yazılan tahta değil, her yeni bilginin bir sonraki sayfayı oluşturduğu kitaplar olur. Kitap bilgeliğindeki kentlerde, çok katmanlı ve çok kültürlü mutlu, yüzümüzün hep güldüğü hayatlarımız olsun. 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap