SON DAKİKA
SON DAKİKA


Toplum birliği
12.06.2021

Devlet görevlisi bir memur, bir bakan hatta bir cumhurbaşkanı bir siyasi görüşün veya düşüncenin militanlığını yapamaz. Çünkü o birey, kendisi gibi düşünmeyen insanların devlete verdiği vergilerden maaş alıyor. Bu hem doğru değil hem de ahlaki değil.

Ben imam hatip okullarında öğretmenlik yaptım. Benim dönemimde mezun olan o günün gençleri, devletine bağlı ve saygılı insan olarak devlette görev aldılar. Öğrencilerim Prof. Haydar Baş, Prof. Yaşar Nuri Öztürk gibi yüzlerce din adamı devlette görev yaptı, yapıyorlar ama siyasete karışmadılar ve karışmıyorlar. Siyasete heves edenler ise devlet memurluğundan ayrılıp siyasete girdiler.

Cahiliye dönemi, İslamiyet öncesi bilgisizlik ve barbarlık dönemidir. O günler, çok gerilerde kaldı. Nice köprülerin altından nice sular aktı gitti; ama aynı dönemi geri getirmek için çaba gösteren yobazlar ülkemizde at koşturmaktadırlar. Ayasofya’daki icazet töreninde Atatürk’e ve silah arkadaşlarına ağır hakarette bulunan din adamı, buna örnek verilebilir.

Bu imam, Rize’nin Güneysu kazasındanmış. Bilmem bilir misiniz? 1918 yılında Osmanlı Devleti’nin işgâli ile o bölgede bağımsız Potonya devleti kuruluyor. Bu devlet, Osmanlı yönetimine vergi vermiyor ve Osmanlı ordusunda görev de yapmıyordu. Cumhuriyet kuruluyor ama bu küçük devlet, TC devletini de tanımıyor. 15 Aralık 1925 tarihinde Atatürk’ün emriyle denizden Hamidiye gemisi, karadan Türk ordusu bölgeyi kuşatıyor. Halk arasında tekerleme biçimine dönüşen, “Atma Hamidiye atma, vergi de vereceğiz, askere de gideceğiz, şapka da giyeceğiz” sözü o güne aittir. Rize’miz ve Güneysu’da yaşayanlar, vatanına bağlı, devletini seven insanlardır. Her yerde olduğu gibi maalesef bu bölgeden de böyle bir imam çıkmış.

Atatürk’ü anlayamayan gafil ve hainleri bu ulus, her zaman dışlamış ve kınamıştır. Atatürk’ün kurduğu bir kurum olan Diyanet’e bağlı bir camide Atatürk ve silah arkadaşlarına hakaret edilmesini gerçekten anlayamıyorum. Bu kurum, dinle ilgili doğru bilgilerin topluma sunulması için kurulmuştur.

Atatürk olmasaydı, doğduğumuzda kulağımıza ezan mı okunurdu yoksa bir kilisede vaftiz mi olurduk? Köylerimizde, kentlerimizde ezan sesiyle mi yoksa çan sesiyle mi uyanırdık? Bu sorunun yanıtını vermek hiç de zor değil. Ama bu tür adamların yel değirmenine savaş açan Donkişot’tan ne farkları var ki?

“Atatürk” sözcüğü bir kavramdır. Birliğimizi, geleceğimizi, yaşantımızı belirleyen bir kavramdır. Bu isme saldırmak demek, ülkenin bütünlüğüne saldırmak demektir ki bu düşünceye sahip olanların beslendikleri yer kesinlikle ülkemizde olamaz.

Devlet adamları, devleti yönetenler, bu tür adamlara cesaret vermemelidirler. Bu ülkede “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen hainlerin artık bu topraklarda yerleri olmaması gerekmez mi? Yunan toplumuna âşık olan vatan hainlerinin kimse önlerini kesmedi. Gidip orada  yaşamalarında sakınca yoktu ve yoktur da.

Güzel dinimizin güzelliğini bozanlara fırsat verilmemeli. İnsana saygıyı, kadın erkek eşitliğini savunan ve barış dini olan güzel inancımızı lekelemeye çalışan din adamlarına fırsat verilmemelidir.

Biz, dincilere değil, dindarlara saygılıyız.      

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap