Hiç kimse, Anadolu’dan çıkarak vatanı için, milleti için
üniversitelere koşan gençlerimize terörist dememelidir. Ama denildi ve
deniliyor da. Peki, bu sertliğin kaynağı ne?
Demokratik
ülkelerde silahsız, demokratik taleplerde bulunan kişilerin veya kurumların
taleplerini güvence altına almak sanıyorum ki devletin görevdir.
18-22 yaş
aralığındaki gençler, vatanseverdirler, ülkü yüklüdürler, olaylara olumlu
bakmaktadırlar. Bu gençlere sert davranmak yerine oturup konuşmak gerekmez mi?
Mutlaka ikna olacak taraf olacaktır. Gençlerin istekleri, talepleri nelerdir,
dışarıdan atanan rektöre neden karşıdırlar? Bir baba gibi, ağabey gibi
kızmadan, tehdit etmeden gençler dinlenirse sorun çözülür gibi. Bu görevi YÖK
başkanı neden üstlenmez ki?
Şiddetten yana olanlar, ayrımcılıktan çıkar
arayanlar elbette ki zoru, olumsuzluğu seçmektedirler. Bu olumsuz yaklaşımda
olanlar maalesef, sosyal devlet anlayışımızı bitirme noktasına getirmektedirler.
Cumhuriyetimizi itibarsızlaştırmak, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ümüzün
kimliğini silmeye çalışmak zihniyeti oluşturuldu. Ne yazık ki bu zihniyetin ve
örgütlü suçun yaratılmasında devletin siyasallaşmasının payı çok büyüktür. Cami
imamı siyasal fikir yürütüyor, devletin valisi kendi düşüncesini eyleme
sokuyorsa orada tarafsızlıktan söz edemeyiz.
Ülke yöneticilerinin görevi, ajanların,
kışkırtıcıların oyununa gelmeden ülkesini huzura kavuşturmaktır. Çünkü bizim
barışa, sevgiye, kardeşliğe gereksinimimiz vardır.
Devamlı
savunduğum bir görüşüm vardır. Tüm parti liderlerinin yuvarlak masa etrafında
toplanmaları ve sorunlara ortak çözüm bulmalarıdır. Ama görüyoruz ki ülke
cephelere bölünmüş. İktidar partileri muhalefet liderlerinden gelen her olumlu
yaklaşımlara, önergelere karşı
çıkmaktalar, ret oyu kullanmaktalar.
Ne yazıktır
ki ülke arzu edilen düzeye çıkarılamadı. Politik sözlerle insanlarımızın refah
düzeyi yükseltilemedi. İşsizlik oranı gün geçtikçe artmakta ve bunun önüne
geçilememektedir. Mutfaklar tamtakır. Ama bu gerçekleri dile getirenlere hemen
terörist damgasını vuruyoruz. Ülkemizde iktidara karşıt olanlar, ya dinsiz veya
terörist oluyor. Bence bu düşünceden ve yaklaşımdan vazgeçilmelidir.
İşsiz
dolaşan binlerce gencimize, lütfen kulak verelim. Çünkü bu insanlar
geleceğimizdir. Bizlerden, sizlerden görevi devralacak insanlardır.
Her doğan
vatandaşın, doğumundan ölümüne kadar devlet tarafından korunması gerekir. Ama
bugünkü sistemde vatandaşın güvencesini sağlamak olanaklı olamaz. Çünkü sistem,
‘Herkes, başının çaresine baksın, ölen ölür kalan sağlar bizimdir,’ yaklaşımını
benimsemiştir. O zaman bizim gibi az gelişmiş ülkeler, liberal politikalardan
vazgeçip sosyal devlete yönelmelidir.
İnsanlarımızı
şehirlere topladık. Üreten değil tüketen toplum yarattık. Aslında tüketen
toplum da olamadılar ya. Çünkü tüketmek için ceplerinde para olması gerekir.
Şehirlere yönelttiğimiz insanlarımızın çoğu açlık sınırının altında varoşlarda
yaşamlarını sürdürmektedirler. Bir umutla şehirlere koşan bu insanları ve
onların çocuklarını yokluğa ittik.
Köyler bomboş,
ekilebilir alanlar çayır olmuş. Her yer betonlaşıyor. Köylünün, çiftçinin
üretimi değer taşımıyor. Doğal olarak üretim azalıyor ama iç alım artıyor.
Bunun yanında soğan, patates, mercimek… üreten insanlarımızın ürünleri
ellerinde kalınca ve bu insanlar seslerini yükseltince hemen vatan haini
damgasını yiyorlar.
Türkiye
kendi kendine yeten ülke olmaktan uzaklaştırıldı. Yabancılar halimize zil çalıp
oynuyor. Biz ise işimize gelmeyen insanlara terörist demekle ısrarcı oluyoruz
galiba.
Yalan
mı?