SON DAKİKA
SON DAKİKA


Tapumuz
30.07.2020

Devlet adamları, siyasetçiler kendi tarihlerini saptırmadan, çarpıtmadan iyi öğrenmelidirler. Aksi halde eylemlerinde inandırıcı olamazlar. 18. devlet olarak Osman Bey bir devlet kurmuş, o devlete de kendi adını vermiş. Bu ad doğru mu? Bana göre yanlış. Çünkü kişinin değil ulusun devleti olur. İyisiyle kötüsüyle 600 yıl bu topraklarda Osmanlı soyu saltanat sürmüş. Ülkeleri kendine bağlamış, onlardan vergiler toplamış ve yaşamını sürdürmüş. Buna tarih bilen herkes evet der. Tamam da 1914-1923 yılları arasına baktığımızda bu koskoca devletten eser var mı? İstanbul beş yıldan beri İngilizlerin elinde. Sevr’e göre Anadolu toprakları pay edilmiş.

İşte Mustafa Kemal’in liderliğinde bir ulus şahlandı ve işgal edilen ülkemizi ve bu arada İstanbul’umuzu işgalcilerden kurtardı. Yani İstanbul, elimizden alınan bu başkent, yeniden bizim oldu. Bu yazdıklarımda eksiklik var mı? Ayasofya Kilisesi 1918-1923 tarihlerinde elbette ki İngilizlerin ibadet yeriydi. Lozan Antlaşması ile yine TC Devleti’nin tapulu mülkü oldu. Bugün kılıç kuşanan ve yeniçeri elbisesi giyen beylere sormak lazım, neye özeniyorsunuz? Bu geçmişe özentiyse özel olarak özenebilirsiniz buna kimsenin diyeceği yok. Kışkırtıcılık, başkalarına yaranmak için bu eyleme girişmişseniz oturduğunuz koltuğu bırakacaksınız. Ne yaparsanız yapınız tarihi geri çeviremezsiniz. Bu ülkenin bu ulusun liderini yok sayamazsınız. Bence bu yanlış davranışlar her zaman ibadete açık olan Ayasofya Camisi’ne gölge düşürmüştür.

Lozan’ı hezimet olarak gösteren insanlara fazla şaşırmamak gerekir. Çünkü bu insanların dedeleri, Kurtuluş Savaşı’na karşı oldukları biliniyor. Hatta içlerinden bazıları “Keşke Yunan kazansaydı” diyecek kadar düşmanca niyet besleyenleri günümüzde de yaşıyoruz. Bu toplum, bir taraftan Kurtuluş Savaşı mücadelesini veriyordu, bir taraftan da bu mandacı yabancı ajanlarla ve onların kışkırtıcıları ile uğraşıyordu. O gün olduğu gibi bugün de cumhuriyetimize, ulusumuza düşmanlık yapan insanlar vardır ve olacaktır da. Lozan’ı hezimet gösterenler ya tarih bilgileri yok veya saptırıyorlar. Mondros Ateşkes Antlaşmasını bir gözden geçirsinler Allah aşkına. Adamlar ordularımızı dağıtmışlar, silahlarımızı almışlar, ekonomimize el koymuşlardı.

Ya peşinden gelen Sevr Antlaşması’na ne demeli? Ülkemiz işgal edilmiş. Kalelerimize girilmiş. Namus kavramı ayaklar altına alınmış. Ulus diye bir kavram kalmamıştı ortalıkta. Bu şartlardaki bir ulusun zaferini hezimet olarak göstermeye kalkarsanız inanın Sevr’de almak isteyip de alamayanların ekmeklerine yağ sürmüş olursunuz.

Kurtuluş Savaşı'nda kazanılan zafer sonrası, Türkiye’nin tapusu 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısında imzalanmıştır.  Peki, Lozan Antlaşması nedir, Lozan süreci nasıl yaşanmıştır ve Lozan'ın koşulları nelerdir? Bu soruları irdelemeden bu anlaşmayı anlayamayız ve bazılarına da anlatamayız.

TBMM Hükümeti, Lozan Konferansı'na Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türkiye'de bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazminatı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki sorunları (ekonomik, siyasal, hukuksal) olumsuzlukları kaldırmayı amaçlamıştır. Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlanamazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır. Ve Konferans kesilmiş. Ama ikinci kez toplanan Lozan Konferansı’nda bizim isteklerimizin çoğu kabul edilmiştir. Bağımsız devlet kurmak, özgür bir toplum yaratmak için canlarını, kanlarını veren o kahramanları şükranla anıyorum.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap