SON DAKİKA
SON DAKİKA


POLİTİKACI VE DİL
31.05.2018

Demokrasinin gereği yine seçimlere gidiyoruz. Ulusumuza hayırlı olsun.

Bizim kuşak, çok partili rejime geçişi yaşamıştır. Evet, 1950’lerde çocuktuk ama evdeki insanların heyecanından bir şeyler anlıyorduk. Demokrat Partililerde sevinç, Cumhuriyet Halk Partisi’nden olan ailelerde burukluk vardı. Ancak ne komşu komşusu ile dargındı ne de kavgalıydı. Çünkü birbirlerine parti nedeniyle kötü söz söylememişlerdi.

Bizim kuşak ihtilallar, darbeler de gördü.  Ama ihtilalı veya darbeyi yapan insanlar, gerek iktidar partisinin gerekse muhalefet partisinin başkanlarına ya da üyelerine kırıcı sözler söylememişlerdi. Cemal Gürsel veya Kenan Evren kimseye hakaret edici davranmamışlardı. Bunu yazmakla bu kişilerin yaptıkları darbeleri elbette ki kınıyorum. Ben kullanılan dili anlatmak için onları örnekledim.

Bundan önce yazdığım  gibi meydanlarda  mecliste  kullanılan dili ve işlenilen konuları beğenmiyorum. Çünkü kişilik yapmak, insanlara gereksiz karalamalarda bulunmak hoş olmuyor ve olmadı da. Düşünebiliyor musunuz milyonlarca oy verilen bir partinin genel başkanına aslı astarı olmayan karalamalarda bulunuyoruz. Evet, halk sizi alkışlamış olabilir, tezahüratta da bulunabilir ama kürsüdeki hatip, sen doğruyu söylüyor musun ve söylediğine inanıyor musun?

İşte  işin  püf noktası burada. Konuşmacıların tek gündemleri topluma sunacakları seçim beyannameleri  olmalı. Köylüye, emekliye, memura ve esnafa getireceğiniz güzellikleri duymak istiyoruz. ‘Yiğidi öldür ama hakkını yeme’ diye anonim sözümüz var ya iktidar iktidarları döneminde özellikle ülkemizin imarı yönünde büyük hamleler yaptı.

Bunu herkes görüyor ve kabul da ediyor. Ama  bu toplumun refahı anlamına gelmez. Kusura bakmayın da artık halkımız sizden sokak ağzı istemiyor. Halkımız sizden hakaret içeren sözcükler de istemiyor. Hele aşağılayıcı küfür nitelikte hitap şeklini hiç istemiyor. Halkımız sizden açıklayıcı, bilgilendirici anlatım istiyor. Halkımız sizden yalan sözler değil, doğruyu anlatan sözcükler, cümleler duymak istiyor. Makam sarhoşu olmakla alkol sarhoşu olmak arasında fark yoktur.

Çünkü sarhoş, sarhoştur. Çünkü o, mantığını, aklını öne çıkaramaz ve bazen de söylediğinden haberi olmaz. 24 Haziran, belki yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Ne yazık ki kazanan parti  o gece  sevinç gösterileri yapıyor. Ama neden? Şu son zamanlarda Ege Denizi’nde kaybettiğimiz adaları mı geri aldık? Güney Doğudaki savaşı mı bitirdik? Terörün kökünü mü kazdık? Ekonomiyi mi şahlandırdık da sevinç gösterileri yapıyoruz.

Bu toplumun her şeyden önce barışa gereksinimi vardır. Bu toplumun birlik beraberliğe gereksinimi vardır. Sevgiye, kardeşliğe, dostluğa paylaşıma ihtiyacı vardır. Bizim temel sorunumuz bu. Her vatansever de benim yazdığım sorunlarla yatıyor o sorunlarla kalkıyor. Doğal olarak, yukarıda belirttiğim sorunların merkezi iktidarıdır. İnsanları ötekileştirmeden, yandaş insanlara sahip çıkıp diğerlerini kenara atmadan 80 milyon insanı kucaklamak elbette ki yönetimin görevidir. Vatanseverlik, ulusseverlik demek, yandaşa değil liyakate göre görev vermektir.

Çünkü görev alan insanların maaşlarını biz vatandaşlar ödüyoruz. Özetin özeti: Lütfen politik dilimizi gözden geçirelim. Demokrasiye inanalım ve seçmenin verdiği oyun sahiplerine de dürüst ve nazik olalım. İsteklerim hiç de zor değil. Yoksa ben mi fazla iyimserim?

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap