Politikacı, politikasını yapıyor ve yoluna devam ediyor.
Yeteneğine göre vatandaşı ikna ediyor veya edemiyor. Ama ” Görünen köy kılavuz
istemez,” atalar sözümüz ise bize
gerçekleri gösteriyor. Bizi- bu ülkede yaşayan insanları-bilgisiz, aklı ermez gibi
görmeye çalışan politikacılar, kendisini kandırıyor.
Köylü dert yanıyor, üretici dert yanıyor. Tüketici dert
yanıyor, esnaf, işçi, memur, emekli dert yanıyor. Kısaca toplumun çoğunluğu bu
gidişten memnun değil. Ama iktidar, ülkemizi güllük gülistanlık göstermeye
çalışıyor.
Cahit Sıtkı’nın dediği gibi,” Memleket
isterim/
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; /Kuşların
çiçeklerin diyarı olsun.
Tarlamızı
ekemiyorsak, meyvelerimiz, yeteri kadar ürün veremiyorsa bu toplumda bir sorun var demektir.
Orta
sınıf yok oldu. Ülkedeki insanlarımız ya zengin ve ya fakirdir. Güzel de
topraklarımız aynı, akarsularımız aynı, göklerimiz aynı ama ülke aynı ülke
değil.
Ulusal
gelirimiz geriledi, orta sınıf yok oldu. Ulusal gelir, çok azınlıkta olan ve ’adına
mutlu azınlık’ denilen kişilerin kasalarını dolduruyor. Bu sınıfsal ayırım,
aynı ülkenin insanlarını birbirinden ayırdı. Paylaşım kavgası ülkeyi sardı.
Ne
diyor Cahit Sıtkı?” Memleket isterim/Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;/
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.”
Çiftçi
haklı, esnaf haklı, işçi, memur, emekli haklı yönetimi eleştirmekle. Bir yıl
önce 100TL ile pazara giden, ablam, kardeşim, eşim şimdi 200 TL ile gidiyor ama
aynı şeyleri evine getiremiyor. Sofralarımız fakirleşti. Sosyal hayatımız yok
oldu. Suçlu kim peki? Elbette ki bu ülkenin üretime dönük fabrikalarını, ulusal
kuruluşlarını elden çıkaran kişilerdir.
Gübre
ithal, saman ithal, mercimek ithal, buğday, saman, ilaç … ithal olursa ve bu
ortamı yaratanları elbette ki alkışlayamayız.
Bakın
yıllar önce Cahit Sıtkı’nın çektiği özleme:” Memleket isterim/
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;/ Kış günü
herkesin evi barkı olsun./
Güzel de şairimizin özlediği ülkeyi yaratabildik mi? Kim
evet derse inanın yalan söylüyordur. Zenginle fakir arasındaki mesafe arttıkça,
aralarındaki düşmanlıklar da artmıyor mu? Pazar artıklarını toplayan
insanlarımız var, altgeçitlerde gecesini geçiren insanlarımız var. Bunu ben
biliyorum da yönetim kadrosu bilmiyor mu? Elbette ki biliyordur.
İki yıl önce arabamın fenni muayenesine verdiğim ücretle
şimdiki arasında en az yüz lira fark var. Kontrol yapan kişiler aynı, binalar
aynı ama ücret yüzde 30 civarında artış göstermiş.
Bakkalda, manavda, markette de artışlar belirtilen rakamlardan
az olmadı. Peki, bu arada memurun, işçinin, emeklinin artış düzeyine baktığımızda
insanlar gün geçtikçe fakirleşiyor. Ama yönetim, ”Biz çalışanımızı enflasyona
ezdirmiyoruz,” diyor. İnanan var mi?
Ne yazık ki Cahit Sıtkı’ya müjde veremiyoruz. Memleket
isterim/
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;/ Olursa bir şikâyet
ölümden olsun.
Toplum olarak üretileni önce eşit paylaşacağız. Sonra insanımıza sevgiyle yaklaşacağız. İnsanlarımız, bizim gibi düşünmek zorunda değiller. Her görüşe saygılı olmak bizim temel görevimiz olmalıdır. Her insanımız bu ülkenin vatandaşıdır. Vergisini verip vatan borcunu yerine getirmektedir. Çünkü bu ülke hepimizindir.
Yazdıklarımda yalan var mı?