İki aydan fazla oluyor evden
dışarıya çıkmadık, çıkamadık. Doğru da yaptık. Çünkü bizlerin hem kendimize hem
de etrafımızdaki insanlara saygımız vardır. Bir kişi otuz kişiye virüsü
bulaştıran bir oluşumda herkes kendine düşen görevi yerine getirmelidir. Ama
görüyoruz ki insanlar benciller, küçük hesap peşinde koşuyorlar.
İki günlük sokağa çıkma
yasağından önce ve sokağa çıkma yasağından sonraki toplumsal izdihama hepimiz
şahidiz. Nedir bu bilinçsizlik, aldırmazlık? Özellikle İstanbul’daki
başıbozukluk gerçekten bizleri ürkütüyor.
Neden korkuyoruz biliyor
musunuz? Ya sil baştan yaparsak yazık olmaz mı bu topluma, yazık olmaz mı
kurallara uyan insanlara?
Bu arada aklıma bir fıkra
geldi. Sizinle paylaşayım dedim.
Maraba ile Ağa, Ağa’nın
arabasında tıngır mıngır kasabaya gidiyorlar. Yolun yarısında, arabayı çeken
hayvan patır kütür yola pisliyor. Ağa marabasının arabada gözü olduğunu
biliyor. Hem marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmek için, “Üle Memo! Şu boku
yersen, arabayı sana verecem” diyor. Bizimki bir an düşünüyor, kararını
veriyor, koşumları ağaya uzatıp arabadan iniyor ve taze at pisliğini yiyor.
“Tamam”, diyor Ağa “araba senin” Bizimkinin midesi dönmüş, gururu çiğnenmiş,
kendinden iğreniyor. Ağa ise bir dakikalık bir eğlence uğruna arabasından
olduğuna pişman, kendi budalalığına yanıyor. Dönüş yolunda ikisinin de ağzını
bıçak açmıyor, ikisi de kurdukça kuruyorlar. Tam marabanın pislik yediği
noktaya geldiklerinde Ağa dayanamıyor; “Üle Memo! Bir halt ettim, şaka uğruna
araba elden gitti, b.k yemenin ederini vereyim, arabayı geri alayım.” Memo’nun
genzinde, ağzında, yüreğinde, öfkesinde hâlâ pislik tadı var. “Olur Ağam”
diyor, “olur ama bir şartla: sen de aha şu kalan kurumuş b.kları yiyeceksin ki
ödeşelim.” Ağanın gözü kararmış, iniyor bir miktar pislik de o yiyor. Çiftliğe
yaklaşırlarken, Memo düşünceli, kederli soruyor: “Ağam, araba giderken de
senindi dönerken de senin, peki biz bu kadar b.ku neden yedik?
Şimdi biz toplum olarak,
başımızdan Koronavirisünü atmaya yaklaşmışken ikinci dalgaya tutuşursak
marabanın Ağasına dediği gibi” Biz de peki biz iki aydır bu evleri neden
bekledik ?” sorusunu kendimize sormayacak mıyız?
Pazar günleri 65 yaş üstü
bizlere altı saatlik sokağa çıkma izni verildi. Eşimle birlikte, en tenha
sokaklarda iki saat yürüdük ve evimize tam saatinde döndük. Zorlandık yürürken.
Ertesi gün ise ağrımadığımız yerimiz yoktu. Sokağa çıkış yasağı olmasına
karşın, sokaklarda 65 yaş altında onlarca insan gördük.
Her bireyin başına devlet,
bir polis dikemez elbet de. Ama başta da belirttiğim gibi kişinin bireysel
sorumluluğu ön plana çıkmalıdır. Ama yok, yok.
Trabzon, birçok ile göre daha
iyi. Hasta sayısı oldukça az. Bunun nedeni sağlık çalışanlarımız, baştan
önlemlerini aldılar. Tıbbın gereklerini zamanında uygulamaya koydular. Bu
yaklaşımın Trabzon’daki hasta sayısının azalmasına neden oldu.
Umuyoruz ve bekliyoruz, kısa
zamanda ülke olarak sağlığımıza kavuşur ve normal yaşamımıza döneriz.
Lütfen evde kal. Zorunlu
çıkacaksan mesafeyi koru.