SON DAKİKA
SON DAKİKA


Dürüst Olmak
7.08.2020

Gerek ulusal, gerekse dini bayramlar, ulusların birlik beraberliklerine katkıda bulunurlar. Bir dini bayramımızı kutlamanın hem mutluluğunu hem de üzüntüsünü yaşadık. Üzüntüsünü yaşadık diyorum, çünkü COVID 19 nedeniyle bu güzel dini kuralımızı ve geleneğimizi gönlümüzce yerine getiremedik. Bu bayramda da yine tatil yerlerine koşuldu, yine oteller doldu ve deniz kıyılarında insanlar güneşlendiler, denize girdiler ama kurallara uyulmadı. Eski alışkanlıklarımızdan ödün vermeden, koronavirüsü dikkate almadan dört günlük zamanı tamamladık. Umarız bu bayram ikinci dalganın başlangıcı olmaz.

Sayın Sağlık Bakanı, bayram sonrası 65 yaş üstü insanlara kolaylıklar getirileceğinin müjdesini vermişti. Bu müjdeyi merak etmiyor değiliz. Öyle ya koronavirüs sanki yalnız 65 yaş üstü insanlara bulaşır ve diğer yaştakilere bulaşmaz ve taşıyıcı da olmazlar gibi bir yaklaşımla yaşadık aylarca. Biz yaşlılar kurallara da uyduk. Ama evdeki gençler, çalışanlar, çocuklar sokakta işyerinde olduklarına göre o insanlar evlere mikrop taşımadılar mı? Yanlışın neresinden dönülürse kârdır. Bırakın bu 65 yaşından büyükleri. Onlar kendilerini korudukları gibi başkalarını da korurlar. Parklarda, bahçelerde, dinlenme yerlerinde diğer insanlar gibi o insanların da dolaşmalarında ne sakınca var ki?

Gördük ki COVID 19’un hiç olmadığı veya az olduğu illerimizde artış oldu. Karadeniz şehirlerinde çay, fındık işçileri o kentlerde ve köylerde yaşayan insanlara mikrop taşıdılar. Bunun yanında büyük kentlerden kasabalarına, köylerine gelen insanlar da taşıyıcı oldular. Çünkü 65 yaş üstü insanlara gösterilen titizlik o insanlara gösterilmedi. Aynı yaklaşım, Adana’da, Konya’da ve Doğu, Güneydoğu illerinde de yaşandı. Turizm sektörünü canlı tutmak için oteller, plajlar hizmete açıldı ve oraya gelen insanlar da taşıyıcı görevlerini yerine getirdi.

Bugünlerde gündem değiştirilerek salgın hastalığın yarattığı tahribatı gizlemeye çalışıyorlar. Ayasofya’yı camiye çevirdik. Peki, önce neydi ki? Orada Müslümanlar namaz kılmıyorlar mıydı? Aslında Atatürk, 19 Şubat 1936 tahinde Ayasofya’yı tapulandırırken cami olarak kaydettirmiştir. Buna rağmen halktan gerçekler gizlenerek, oy uğruna, siyasi getirim elde etmek için oyun oynanıyor. Bu arada Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı koltuğunda oturan kişi de elinde kılıçla hutbe okuyor Atatürk’e ve arkadaşlarına meydan okuyor. Din adamının temel görevi, ülkesine barışı getirmektir. Irk, din, dil farkı gözetmeden ulusun birlik beraberliğini sağlamaktır. Ama gördük ki din kurumunun başı elinde kılıçla meydan okuyor. Peki kime? Elbette ki cumhuriyete ve onun kurucularına hatta laik, aydın ulusa kılıç sallıyor. Ama unutmayalım ki mahkeme kadıya mülk değildir. Erbaş gibi o koltuğa çok insan oturdu. Dinimize hizmet etti ve görevini tamamladı gitti. İyiler şükranla anılırken kötüler de lanetlendi.

Kurumların, kuruluşların siyasallaşmadan ulusumuza hizmet sunmaları en büyük arzumuzdur. Çünkü o ciddi kuruluşların görevi siyasal partilerin borazanlığını yapmak değil, ulusun gereksinimlerine yanıt vermektir.

Benim devlet anlayışım budur. Bilmem ne dersiniz?

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap