SON DAKİKA
SON DAKİKA


Devletçilik
4.05.2020

TC Devleti, liberal ekonomi modeli üzerine kurulmuştur. Biz, bunu 1923 İzmir İktisat Kongresi’ndeki kararlardan öğreniyoruz. Görüyoruz ki özel teşebbüse birtakım avantajlar sağlandı. Ancak sayısız örneklerde görüldüğü gibi bağımlı, asalak bir sermaye sınıfı oluşmaya başladı. Bu suçlamam her teşebbüsçü için geçerli değil. Ancak devlet tarafından teşvik edilen kişi ve kuruluşlar, ülkede üretime dönük çalışmalardan çok, ithal yollarını tercih ettiler.

Devlet tarafından kurulan üretime dönük fabrikalar baltalandı. Örneğin şeker fabrikası mı kuruldu, o fabrikanın üretimini düşürmek için çaba gösterildi. Özel teşebbüsçüler Batı ülkelerindeki şeker fabrikalarıyla anlaşıp ithal ettiler ve yorulmadan, elini sürmeden para kazanma yolunu seçtiler.

Kâğıt, çimento, diğer sanayi ürünlerini üretme yoluna gitmeyip hatta yeni kurulan bu tür üretim kuruluşlarını baltaladılar. Belirli bir zümreye her türlü olanaklar sağlandı, özellikle sanayici yaratmak için tüm olanaklar denendi. Alınan sonuç, arzu edilen sonuca ulaşmadı.

 1930 yılına gelindiğinde özel teşebbüs iyi sınav vermemişti. TC Devleti yeni arayışlara gitti. Böylece ülkede devlet, devletçiliği denemek istedi.

1923-1931 dönemi liberal dönem, 1932-1945 dönemi devletçilik dönemi olarak bilinir. Cumhuriyet’in kuruluşunda ülkemizde sanayi hemen hemen yok gibiydi. Liberal dönemde bile devlet, sanayi kurulması için girişimde bulunmuştur. Ama arzu edilen sonuç alınamamıştır.

Ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarına liberal yaklaşım çözüm getirememiştir. Çünkü o, kârına bakmıştır.

Devletçilikte, bir yandan ülkemizin gereksinimi olan temel yatırımlara yönelirken bir yandan da küçük sanayi üreticilerini teşvik etmiştir. Bu arada Etibank kurularak ülkedeki yer altı kaynaklarının üretime dönüştürülmesi girişiminde bulunmuştur. Sümerbank kurularak yerüstü kaynaklarını devlet kendi kontrolü altına almıştır. Atatürk döneminde kurulan fabrikalar ve yabancılardan alınan kuruluşlar hakkında çıkarılan yasalar olumlu sonuçlar vermiştir. Yokluk, kıtlık yaşanan ve eleman zorluğu çeken bu ülkede kısa zamanda çok işler başarılmıştır.

TC Devleti kurulduğunda iç ve dış borç azımsanmayacak ölçüdeydi. Hatta İkinci Abdülhamit döneminde 1881 yılında kurulan Duyun-i Umumiye (Genel Borçlar) kurumu devletimizin iç ve dış borçlarını denetlemekteydi.

Ülkemizdeki üretime dönük kurumlar ve ulaşıma dönük kuruluşlar yabancıların özellikle İngilizlerin denetimi altındaydı.

Kendi küllerinden var olan TC Devleti, tüm olanaksızlığa karşın borçlarını ödemiş ve hiç de azımsanmayacak üretime dönük kurum ve kuruluşlar açmıştır.

Günümüze bakıyorum da TC Devleti’nin kuruluş yıllarını görüyorum. Özel teşebbüs, üretmekten çok ithal etme peşinde koşmaktadır. Patates mi pahalandı? Daha çok patates ekerek ve daha çok üreterek fiyatı düşürmek yerine hemen ithal yoluna gidiliyor. Etin mi fiyatı arttı? Yine hayvancılık teşvik edilene kadar işin kolayına kaçıyor ve ithal ediyoruz.

Liberal ekonomide üretici kontrol edilemez diye bir kural yok. Devletin temel görevidir denetleme. Kaliteli, sağlıklı ürünün vatandaşlarına sunulmasında birinci derecede sorumlu devlettir.

Şu andaki salgın hastalıkta gördük ki babadan, dededen gelen özel kuruluşlar bu ulusun sırtından zengin olduklarının bilincindeler. Bu üreticiler, ulusumuzun yanında yer alırken kısa zamanda köşeyi dönen iş adamları, izlerini kaybettirme peşindeler.

Bence biz yine karma ekonomiye dönelim. Ne dersiniz?       

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap