SON DAKİKA
SON DAKİKA


Depremler
20.11.2020

Biz çocukken depremler, farklı tanımlanırdı köylerde. Dünya bir öküzün boynuzlarında duruyordu. Öküzün burnuna bir sinek konunca başını sallıyor ve dünya sallanıyor ve deprem oluyordu. Şu anda hala o düşünceye sahip insanların var olduğuna inanmak istemiyorum.

            Deprem bir doğa olayıdır. Doğadaki yırtıkların zamanla yer değiştirme olayıdır. Bu konu elbette ki beni aşar. Çünkü ben deprem uzmanı değilim. Benim üzerinde duracağım konu deprem öncesi ve sonrası insanların davranış biçimleridir.

            Evet, Erzincan, Düzce, Kocaeli, Elazığ ve İzmir depremlerine baktığımızda yıkımlar, ölümler, acılar birbirine benziyor. Siyasetçiler, devleti yönetenler acı içinde kıvranan insanların karşısına geçip şov yapıyorlar. Bir sürü olumlu yaklaşımda bulunuyorlar. Aradan zaman geçince acılar unutulmuyor ama acı çekenler unutuluyor.

            “Keçi can, kasap yağ derdinde,” bir özlü sözümüz var ya bugünler için söylenmiş sanki. Siyasiler çöken binaların üstünde, kameralar karşısına geçmişler topluma hoş görünme hesabının peşindeler.

            Bilim, bilim insanları, nerede fay hattı var, nerede zemin kaygan olduğunu bilir. Ama o arazi üzerine bina yapımı izni verilir. Belediyelerin imar planları bakanlıkça onaylanmadıkça yürürlüğe giremez. Ama bir olumsuzluk karşısında belediyeler bakanlığı, siyasetçiler iktidarı suçlar. İzmir depreminden sonra da aynı ağızları aynı sorumsuzlukları dinliyor ve görüyoruz.

            “Yavuz hırsız ev sahibini suçlu çıkarır,” yaklaşımında bulunmalar var ki bu yaklaşım, evsiz barksız, aç susuz kalan insanlarımızı üzmektedir. Biri kalkıyor 1939 Erzincan depremini anımsatıyor, o günün yöneticilerini suçluyor. Aslında suçlamalara kendi de inanmıyor ama siyaset yapıyor, toplumu yanıltıyor. 1939 Türkiye’si ile 2020’nin Türkiye’si aynı mıdır? O günün teknik olanakları, ulaşım araçları ve iklim koşulları ile bugünü kıyaslamak bizi kör sağır sanmak gibi bir şeydir. Erzincan depreminde 33 bin kişi öldü. Erzincan diye bir il kalmadı. Köyler yerle bir oldu. Ama kısa zamanda yepyeni bir Erzincan yaratıldı. O günün koşullarında yeni bir il oluşturan o insanlara çamur atmak bence güzel bir yaklaşım değildir.

            1999 depreminde de bugünle kıyaslanmayacak zorluklar yaşandı. Ama ders alınmış olmalı ki “Deprem Vergisi” adıyla bir yasa çıkarıldı. Hedef, deprem anında depremde zarara uğrayan insanlara katkıda bulunmaktı. Bir de zarar gören ve oturulamayacak binaları yenilemek için oluşturulmuş vergiydi. Doğru bir karardı. Ama siyasi partilerin ve gazetelerin araştırmalarına göre belirli amaç için toplanan para ortalıkta yok. İşte burada durmak gerekir. Bu para deprem için toplanmıştı ama yol için, köprü için kullanılmışsa yetkililer çıkıp bu toplumdan özür dilemeleri gerekir ki bekliyoruz.

            İzmir depremi, yüzün üzerinde insanın ölümüne, bin civarında insanın yaralanmasına neden oldu. Bence bu acı karşısında Sayın Cumhurbaşkanı’nın meydanlarda geçmişi suçlayacağı, diğer siyasi partilere çamur atacağı yerde birleştirici görevini yerine getirmesi gerekir. Çünkü biz Cumhurbaşkanını devletin, milletin babası olarak görmeye alışmışız. Hatta siyasi partiler arasında çıkan olumsuzlukları barışçı yaklaşımla çözmek onun temel görevidir.

            Unutmayalım ki keskin sirke küpüne zarar verir. Ama tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

            Katılır mısınız bilmem ki?         

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap