SON DAKİKA
SON DAKİKA


Demokrasi Demek
25.06.2020

2020 yılını da olumsuzluklarla yaşıyoruz. Kültür, sanat, ekonomik hareketlerinin olumsuzluklarından kendini sıyıramamış bir yaşantı içindeyiz. Ne yazık ki dünyayı kasıp kavuran korona virüsten de biz de nasibimizi aldık ve almaya da devam ediyoruz. Bir taraftan salgınla boğuşurken bir taraftan da ekonomik çıkmazla savaşıyoruz.

Büyüklerimiz bizlere, bizler de bizden sonraki gençlere söylediğimiz bir öğüt vardır. “Gençliğinde, elinde olanaklar olduğu sürece geleceğini hazırla,”diye. Bu yaklaşım devletler içinde geçerlidir. Olanları har vurup harman savuran bir devlet, elbette ki vatandaşlarına güvence veremez. Fabrikalar kapatılmış, tarımsal üretim en aza indirilmiş, hayvancılık toplumun gereksinimlerine yanıt verecek düzeyde değilse orada huzurdan, güvenden söz edemeyiz. Ülkemizi baştan başa güllük gülistanlık içinde yaşayan bir siyası anlayışın egemen olduğunu savunanlar da yok değil. Bunlar düzenden nemalanan insanlardır.

İnsanlar, seslerini duyurmak ve toplumsal haklılığını belirtmek için kitlesel eylemlere geçerler. Bunların başında toplantılardır ve yürüyüşlerdir. Bu tür eylemler bir toplumun canlılığını ve geleceğe güvenini gösterir.

Yetkili kurumlardan izin almak koşuluyla seslerini yaşadığı topluma hatta insanlığa duyurmak kişilerin demokratik hakkıdır. Devlet güçlerinin de kişilerin demokratik haklarını duyurmasına yardımcı olması kaçınılmazdır. Hatta toplantı ve gösteri ile haklarını arayan insanlara devlet, güvenlik açısından yardımcı olmalıdır. Çünkü gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerde yaklaşım budur.

Bugünlerde Barolar Birliği Yasası üzerinde çalışma yapılmaktadır. Belli ki Avukatlık mesleğinde görev yapan bireylerin, bu yasa üzerinde birtakım kuşkuları var ki seslerini toplumsal eylemle meclise ve topluma duyurmak istiyorlar. Bu insanlara zor kullanarak susturmak yerine onların seslerine kulak vermek ve düşüncelerinden yararlanmak en doğru yol değil midir?

Merhum Sayın Süleyman Demirel’in, “ Yollar yürümekle aşınmaz,” sözü siyası yaşamımızda ve demokratik yapımızda yerini almıştır.  Bu demokratik bir düşüncedir ve hoşgörüdür. Şimdi de bırakalım hukukumuzun olmazsa olmazı olan avukatlarımız yürüsünler, düşüncelerini açıklasınlar, kendileri hakkında çıkacak yasal düzenlemeye yardımcı olsunlar.

Demokratik hakların kısıtlanması ile zamanlarını, okumaya, araştırmaya ve geleceğin Türkiye'sini yönetmeye hazırlanması gereken gençlik, toplum kalkınmasındaki görevini yerine getirememektedir. Kısaca gençliğimiz, okumayı değil, dövüşmeyi kısa zamanda köşeyi dönmeyi yeğler duruma getirildi. Biliriz ki kültür sabır işidir, okuma, dinleme ve gezme işidir. Bu da gönül rahatlığı ister. Bunu yaratacak elbette ki dönemin hükümetinin temel görevidir. Hükümetler, gençliğine güvenmiyorsa, ordusuna, yargıcına, avukatına hatta kendi polisine, aydınına güvenmiyorsa ve onlar üzerinde baskı oluşturuyorsa orada iyi değerlendirilmesi gereken yanlışlar vardır demektir.

Milli birlik, kardeşlik duygusunu yeniden kurmak için önce demokrat ve hoşgörü gerekir. Mesleki kuruluşlara ve devlet kurumlarına kulak vermek gerekir. O zaman kişiler devletine güvendiği gibi yöneticiler de temel görevlerini yerine getirirler.

Ne dersiniz?

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap