SON DAKİKA
SON DAKİKA


Ben sevmiyorum
28.12.2022

Uzun soluklu şairimiz Yunus diyor ki” Ben, yaradılanı severim yaradandan ötürü.” İnsan sevgisini, diğer canlılara olan insani duyguları ne güzel özetlemiş bizlere ta 1300 yıllarında.

Görüyoruz ki yönetimi ele geçiren veya bir partinin başkanlık koltuğuna oturan zatlar oradan kalkmak ve yerlerini başkalarına vermek niyetlerinde olmuyorlar. Bilinmelidir ki zamanı gelince oturduğun koltuğu devretmek erdemliktir. Bu yaklaşım, o kişiyi küçültmez özellikle büyütür.


Zordur zirvede uzun süre kalmak. Çünkü zirve de çok rüzgâr eser. O rüzgâr seni alıp istenmeyen yerlere götürür. Hatta öyle bir zaman gelir ki seni yardan aşağı atar.  Konuyu açarsam yıllardır genel başkanlık koltuklarında oturan bazı siyasal partilerin genel başkanları iktidar olamamışlar ama iktidardan daha çok bağırıyorlar. Kimisi günlük gündemi saptırma peşindeler. Kimi Parti genel başkanları, kendileri için tehlike olan kişileri, partilerinden veya çevrelerinden uzaklaştırıyorlar. Ama bu bireyler, toplum katında büyümüyor, aksine yardan aşağı yuvarlanıyorlar.


Henüz seçimler ilan edilmedi. Kesin tarih belirlenmedi ama küfürler, hakaretler, aşağılamalar ön plana çıktı. Bir liderimiz çıkıyor, er meydanında kılıç sallıyor. Diğer liderimiz çıkıyor kelle koparıyor. Sanki Çaldıran Savaşı’na gidiyoruz. Bu üslup ne Allah aşkına? Sevmiyorum bu üslup sahiplerini.   Unutmayalım ki Türk’ü Kürt’ü, Laz’ı biz, bu topraklarda birlikte yaşıyoruz. Birlikte havasını soluyor, suyunu içiyoruz. Aynı sokaklarda, aynı caddelerde yürüyoruz. Çünkü Çanakkale’deki Şehitler Mezarlığında gencecik Kürt, Türk, Laz… Şehitlerimiz yan yana koyun koyuna yatmakta gerçeğini gördüm ve unutmadım.

Kurtuluş Savaşı’nda ayağında yırtık çarıkla, üstünde eski elbiselerle, yarı aç, yarı tok düşmana yüklenirken birlik beraberlik vardı.

Elbette ki o zamanda çatlak sesler çıkaranlar, saray uşaklığı yapanlar, İngilizlere ajanlık yapanlar ve özgürlüğü içine sindiremeyenler vardı. Kısaca Atatürk düşmanları azımsanmayacak kadardı. Şimdi de ayırımcılık borazanlığı yapanların çoğu, o zamanki ayırımcıların torunlarıdır.

           

Unutmayalım ki toplumun sorunu geçimdir, özgürlüktür toplumsal barıştır. Beklenmedik biçimdeki hayat pahalılığıdır. Yüzde yüz artan ürünleri satın alamayan insanlarımızın sorunudur. Pazarda, manavda, markette her şey ateş pahası, neye elini dokunursan elini yakıyor. Akla gelen her şey ithal. Bu ülkenin tarlası, bostanı boş bırakılmış, üretim sıfırlanmış ve tarımda da dışarıya bağımlı kalınmış, üreticinin, tüketicinin sorunu bu.

Barajlarımız, akarsularımız, göletlerimiz var ama üretim yok. Neden üretim yok? Çünkü çiftçimiz, pahalıya üretiyor ucuza satıyor.  Hatta ürettiğini pazarlayamıyor. Ürettiği ürün elinde kalıyor. Yüzlerce dönüm otlaklar, yüzlerce sebze üretim tarlaları artık boş bırakılmış. Bunun karşılığında ise vatandaş gereksinimlerini almak istiyor ama alamıyor. İnsanlarımızın sorunu bence bu.


Ekonomide, sanayide hatta eğitimde dışa bağımlı kalmak ulusal birliğimizi zedelemektedir. Yıllardır üretime dönük fabrikalar, çiftlikler kurmadık, olanları da sattık. Dışarıdan borç para aldık ama verilen paralar koşulluydu. Yol, köprü AVM yapmak için veriliyordu ve öyle veriliyor. Alırken kolay da ödemeye sıra gelince zorlandık ve zorlanıyoruz. Olan biz vatandaşlara oluyor. Zamlar ve vergilerle dış borç ödüyoruz.

İşte bizim etnik ayırımcılıkla değil, gelir dağılımı ile sorunumuz var.

Sizin görüşünüz farklı mı?                 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap