“Koronavirüs salgınından nasıl ve ne zaman kurtulacağız.”

Korku… Stres… Panik…

Adeta her yeri sarmış durumda!

Dünyada 67 milyonu aşkın kişi koronavirüse yakalanırken, yaşamını yitirenlerin sayısı ise 1,5 milyona ulaştı.

Türkiye’de günlük vaka sayıları her gün 30 binlerin üzerinde…  

Ağır hasta sayısı son 1 ayda iki katına ulaştı.

Hemen hemen tüm şehirlerde yoğun bakımlarda doluluk oranları alarm veriyor.

İl Sağlık Müdürleri, başhekimler birbiri ardına uyarı üstüne uyarılarda bulunuyor…

Tüm bu karamsar tabloda, özellikle son iki haftadır bir aşı tartışması yaşanıyor.

Pfizer/BioNTech, Moderna ve AstraZeneca/Oxford'un Covid-19 aşıları öne çıkarken, diğer taraftan salgının çıkış noktası Çin'de Sinovac'ın ürettiği CoronaVac, henüz üçüncü faz (Faz-3) deneyleri tamamlanmasa da,  ülkede sağlık çalışanları başta olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişiye uygulandı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Çin menşeli 50 milyon doz, Almanya menşeli ise 1 milyonu aralık ayında olmak üzere toplam 25 milyon doz aşı satın almasının  planlandığını kaydetmişti.

İşte böyle bir noktada, üretici ülke tercihine ilişkin tartışmalar da beraberinde geliyor.

Alman ya da Amerikan aşısına kıyasla Çin aşısına temkinli yaklaşacağını belirtenler de var.

Türkiye'nin kendi aşısını üretene kadar bekleyeceğini söyleyenler de.

Hangi ülke olduğuna bakmaksızın aşıya ulaşmak isteyenler de bulunuyor.

Vurulmam diyenler de…

Şu an neredeyse ülkede konuşulan tek bir konu var; aşı…

İnanılmaz bilgi kirliliği içerisinde insanlar neye inanacaklarını şaşırmış durumda…

Zaten herkesin kafası karışıkken, uzmanlar da konu ile ilgili ayrı bir görüş belirtiyor.

Bir uzman Türkiye’nin alacağı Çin aşısı ile ilgili olumlu konuşurken, kanalı değiştirdiğinizde başka bir uzmanın aynı aşı için tersi yönde açıklamasını görebiliyorsunuz.

Siz böyle yaparsanız millet yapacak!

Tüm bunların üzerine bir de inaktif aşı mı, mRNA aşısı mı tartışması da beraberinde geliyor...

Bu konuda da herkes ayrı telden misali!

Neredeyse bir yıldır bu illetle uğraşan insanların psikolojisi artık alarm verirken, hiç değilse böylesine hayati konularda bilgi kirliliğine yol açılmaması gerekmiyor mu?

Öyle ki salgının daha en başında bilim insanlarının çoğu, uzun süre maske takmanın çok da gerekli olmadığını savunurken, sonrasında birinci kural haline gelmesi gerçeğini yaşamadık mı?

Kısacası tüm bu bilgi kirlilikleri sonucunda aşı karşıtlığı etkileşim yoluyla artmadan, bu sürece dur denilmesi gerekiyor.

Sağlık Bakanı bu konuda bir an önce harekete geçmeli ve en yetkili isim olarak herkesin kafasındaki soru işaretlerini ortadan kaldırmalıdır!