Önceki gün bir Tıp Bayramı’nı daha geride bıraktık… Herkes başta hekimler olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarına minnetlerini sunan mesajlar gönderdi… Sağlık çalışanlarımız, içerisinde
bulunduğumuz koronavirüs salgını sürecinde son bir yıldır kendi hayatlarını
hiçe sayarak üstün mücadele veriyorlar… Öyle ki bir yıl içerisinde salgınla
mücadelede 387 sağlık çalışanımız hayatını kaybetti… Çok sayıda sağlık çalışanı ise koronavirüse
yakalanarak, iyileşme mücadelesi verdi…
Peki, sosyal medyada sağlık çalışanları için birbiri ardına
yazılan tebrik mesajları ne kadar samimi? Yazarak ifade edilen minnet duygusu,
fiiliyata dökülüyor mu? Herkesi aynı kefeye koymadan söylemek gerekirse büyük
oranda hayır…
Mesela gün içerisinde kendileri için yazılan mesajları
okuyan ve mutlu olan sağlık çalışanları, akşam işten çıkıp evlerine giderken
gördükleri manzaralar karşısında o an neler hissediyordur hiç düşündünüz mü? Ya
da kendinizi onların yerine koydunuz mu?
Sahillerdeki, caddelerdeki kalabalıklar karşısında neler
düşündüklerini tahmin etmek zor olmasa gerek…
Bir yıldır ailesinden, sevdiklerinden uzakta neredeyse izin dahi
kullanmadan çalışmak zorunda kalan, istifa etmesi yasaklanan, şiddete maruz
kalan, her gün koronavirüs tehlikesi ile burun buruna yaşayan, meslektaşlarının
hastalığa yakalandığını, belki de hayatını kaybettiğini gören bir sağlık
çalışanının sokaklardaki kalabalığı gördüğünde sinirlenmemesi mümkün mü? Tek ihtiyacımız olan biraz empati aslında…
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı ile hareket
edenler ancak kendi başlarına üzücü bir hadise geldiğinde durumun ehemmiyetini
kavrıyor…
Süreç herkesi psikolojik olarak yıpratmışken, artık bu
illetten kurtulmak için gün sayılırken, başka bir hastalığımız olduğunda bile
hastaneye gitmekten korkarken; tüm günlerini ailelerinden, sevdiklerinden uzak,
Covid-19 hastaları ile geçirmek durumunda olan sağlık çalışanlarını artık
düşünmemiz gerekiyor… Ancak o zaman gerçek Tıp Bayramı kutlanır ve belirtilen
minnet duyguları yerini bulur…
Sağlık çalışanları başta olmak üzere, güvenlik güçleri ve
toplum sağlığı için yoğun şekilde görev yapan iş kolları ile birlikte,
mesailerine gitmek zorunda kalan insanları da düşünerek evde kalmak çok mu zor?
Hafta içi hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde ısrarla
dışarıya çıkan, hafta sonu yasak tanımayan insanların bu sürecin uzamasında ne
yazık ki sorumluluğu var… Haberlerde
yayınlanan sokak röportajlarını izlerken verilen cevaplar karşısında pes
dememek gerçekten mümkün değil…
“Yasak olduğunu biliyoruz ama çıktık… Artık boş verdik,
gelirse gelir” anlayışı ile kim ne kadar nasıl mücadele edebilir ki? Bu anlayış aylardır evde oturup kurallara
uyarak, bu işin bitmesini bekleyen insanları da artık psikolojik olarak
yıpratıyor… Bu sürecin sona ermesi için
artık kurallara uyma zamanı geldi de geçiyor bile…
Yoksa Karadeniz Bölgesi olarak ‘mavi’ rengi görmek hayalden
öteye gidemeyecek gibi görünüyor.