SON DAKİKA
SON DAKİKA


Linçten Beslenenler
29.04.2023

İçerisinde bulunduğumuz çağda, insanlar zamanlarının büyük çoğunluğunu sosyal medyada geçiriyor…

Normal hayatta da sıkça rastladığımız gibi sosyal medya kullanıcıları arasında da bir kesim var ki adeta her işin uzmanı gibiler… 

Onlara hangi meslek kolu olduğu fark etmiyor…

Doktordan daha doktor, avukattan daha avukat, mühendisten daha mühendis gibi davranan insanları hayretler içerisinde izlemek mümkün…

Mesela bir doktor, alanıyla ilgili bir bilgilendirmede bulunuyor, paylaşımın altına ‘ama öyle değil böyle’ gibi akıl tutulması yorumlar yapılıyor…

Yine çok samimi şekilde yazılan bir yazı veya paylaşılan bir fotoğraf sonrası linç kültüründen beslenen sabit fikirli ‘niyet okuyucular’ devreye giriyor.

Ve paylaşım yapan kişi, aklının ucundan bile geçmeyecek yakıştırmalara maruz kalabiliyor.

Hal böyle olunca okuduğum ve çok beğendiğim tam da bu durumu anlatan bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim.

 Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış.

Büyük usta çırağına;

“Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş.

“Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş.

Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.

Öğrenci resmi yeniden yapmış.

Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış.

Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış.

Sevinçle ustasına koşmuş.

Usta ressam şöyle demiş:

“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.

Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma ve asla bilmeyenle tartışma.”

Bu kısa anonim hikâye aslında ne çok şey anlatıyor değil mi?

Hayatın her alanında her şeyi bildiğini zanneden ama ortaya hiçbir şey koyamayan bu tür insanlarla karşılaşmıyor muyuz?

Ünlü filozof Konfüçyus’un da dediği gibi;

“İşi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar…”

Sözün özü: Bilmediği bir konuda bile herkesten çok bildiğini zannedenlerden iş düzeltmeye gelince hikâyedeki gibi dokunulmamış bir resim kalıyor geriye...

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap