Kabus gibi bir haftayı daha geride bıraktık… Yine
kadınlar peş peşe katledildi…
Kadınlarımız öldürülüyor, ülke olarak kınıyoruz ta ki
başka bir cinayet haberi gelene kadar. Bir kısır döngü içerisinde debelendikçe
daha çok batıyoruz. Katillere, canilere lanet okumak, kınamak hiçbir işe yaramıyor…
Bizim elimizden de ne yazık ki bu kadarı geliyor… Hak ettiği cezaları almayan,
üstüne bir de hafifletici sebeplerle bir süre sonra tekrar dışarı salınan katiller,
potansiyel tehlike olarak dolaşmaya devam ediyor. Önce
hayatının baharındaki Pınar Gültekin öldürüldü… Hem de öyle bir öldürülme ki,
en kötü korku filmi senaryolarında görülmeyecek şekilde…
Düşünün ki bir insan bir diğerini önce boğarak öldürüyor, cesedini çöp varilinde yakıp, üzerine beton döküyor...
İnsanın okurken kanı donuyor… Bir kadın öldürülüyor,
binlerce kadın sıradaki ben miyim endişesi ile psikolojik travma yaşıyor. Daha Pınar’ın ölümünün üzerinden 6 saat
geçmedi ki, Seher Fak isimli kadın oğlu tarafından öldürülüyor… Ve bir gün
sonra iki çocuk annesi kadın, 8 yıllık eşi tarafından uykusunda boğularak katlediliyor…
Azınlıkta da olsa gencecik bir kızı
neredeyse öldüğü halde suçlu çıkarmaya çalışan grup, peki bir kadının oğlu ve eşi
tarafından öldürülmesi karşısında ne düşünüyor?
Artık olaylara bütün olarak bakmalı, yarın kimin başına
geleceği belli olmayan bir konuda sesimizi daha çok çıkarmalıyız…
Düşünün ki haziran ayında 27 kadın cinayeti işlenirken,
23 kadın ise şüpheli şekilde öldürüldü.
Ve Türkiye’nin Pınar’a ağladığı gün, 11 maddelik sosyal medya düzenlemesi, TBMM Başkanlığına sunuluyor. Birbiri ardına öldürülen kadınlardan daha mı önemliydi bu düzenleme diye sormadan edemiyor insan. Toplum vicdanlarını kanatan bu cinayetler işlendikçe, söz sahibi isimler nasıl rahat uyuyor insan merak ediyor.
Artık kadın cinayetleri ile ilgili düzenleme bir an önce
yapılmalı. Hatta öyle bir düzenleme
yapılmalı ki; kadına el kaldırmaya kimse cesaret edememeli… Her cinayet sonrası
kendilerine ezberletilen “Çok seviyordum, kıskanıyordum, başkasıyla
görüştüğünden şüphelendim, beni bıraktı” gibi ipe sapa gelmez senaryo
ifadelerle bir yere varamayacaklarını artık herkes bilmeli… Birbiri ardına
işlenen cinayetlerle ilgili Trabzonlu yazar-şair Sunay Akın da önemli bir öneride
bulundu. Akın’ın “Toplumumuzun değerlerinde ciddi bir çürümenin olduğunun
göstergesi olan kadın cinayetleri konusu, pandemi sürecinde olduğu gibi bir
bilim kurulu tarafından ele alınmalı ve bu kurulun aldığı kararlar
politikacılar tarafından ciddiyet ve ivedilikle ele alınmalıdır. Susmak ya da
seyirci kalmak cinayete ortak olmaktır ve bu sadece politikacılar için değil hepimiz
için geçerlidir” şeklindeki sözleri, çok ama çok şey anlatıyor. Sunay Akın’ın önerisi, siyasiler tarafından
dikkate alınmalıdır.
Ne yazık ki bir şey yapılmadıkça cinayetlerin önüne
geçilemiyor. Kınamak artık yetmiyor…
Sadece ceza boyutu değil, bilimin ışığında önleyici
etkenler de bir an önce göz önünde bulundurulmalıdır. Sözün özü bu ülkede kadın olmak zor ama kadın
ölmek artık kolay olmasın!