Bir ay sonra koronavirüs salgını ile mücadelede
bir yılı geride bırakmış olacağız.
Dile kolay, neredeyse bir yıldır ülke olarak çok
zor bir süreçten geçiyoruz.
Hepimizin önceliği koronavirüse yakalanmamak
olsa da süreç, pek de konuşulmayan psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor.
Hastalığın daha ne kadar süreceğinin
belirsizliğini koruması, her durumdan tedirgin olma hali, izolasyon süreçleri,
uzun süredir rahatça istediğini yapamamak sonucu bazı olumsuz ruhsal sonuçlar
ortaya çıkabiliyor.
Tabii ki bu yazdıklarım kurallara uyanlar için
geçerli diyebilirim. Mecburiyeti olmadığı halde pandemi yokmuş gibi hayatına
devam eden bir kesimin olduğu da ne yazık ki bir gerçek.
Yani süreç uzadıkça, koronavirüsün yarattığı ve
gözden kaçan ruhsal sorunların da artık daha fazla konuşulması gerekiyor diye
düşünüyorum.
Hastalığı geçirdiği sırada sıkıntı yaşayan ya da
ne zaman yakalanacağım korkusu içerisinde olan çok sayıda insan, farkında
olmadan kaygı problemleriyle karşı karşıya kalıyor.
Bu noktada uzmanlar da “Kaygılar, zihnimizdeki
olumsuz düşüncelerle ortaya çıkan bir problemdir. Belirsizlik durumu kaygıyı
artırıyor. Günlük hayatımızda birçok şey ile ilgili endişeler görüldüğü gibi koronavirüse
karşı da bu kaygılar ortaya çıkmaktadır. Psikolojik sağlamlığımızı artırmaya
yönelik atacağımız her adım, sürecin elimizden geldiğince en iyi şekilde
atlatılmasına ve tekrar olağan hayatlarımıza döndüğümüzde adaptasyonun daha
hızlı ve kolay olmasına yardımcı olacaktır” ifadelerini kullanıyor.
Bu noktada Sağlık Bakanlığının psikolojik
dayanıklılığı artırmak amacıyla yayın organlarını kullanarak etkin bir çalışma gerçekleştirmesi
gerektiğini düşünüyorum.
*
Psikolojiden bahsetmişken, sosyal medyada
gördüğüm bir yazıyı herkesin kulağına küpe yapması adına paylaşmak istedim.
Bu da mı pandeminin etkisidir bilinmez, insanlar
kendilerinden çok başkalarının hayatları ile meşgul olmanın derdine düşmüş
durumda. Adeta herkesin birbiri hayatına karışmayı kendinde hak gördüğü bir
dönemden geçiyoruz. Kendi başarısızlıklarını, hayatla olan sıkıntılarını
sorgulamadan, gözleri hep başkasının üzerinde olan ve herkesle ilgili fikir
yürütebileceğine inanan bir kesim var.
Bu doğrultuda ünlü Klinik Psikolog ve Yazar Beyhan
Budak, “Birisi size fikrinizi sormadığı sürece asla yorum yapmamanız gereken 7
şey” başlıklı yazısında maddeleri şöyle sıralamış;
“Bedensel Görünüm: Çok kilo aldın, göbek almış
başını gidiyor; çok zayıflamışsın, yanakların çökmüş, hasta değilsindir umarım.
Giyim Tarzı: Neden bu kadar kapalı giyiniyorsun,
neden bu kadar açıksın, böyle giyinen kimse kalmadı, neden çok rengarenksin,
neden çok koyu giyiyorsun?
Duyguları: Güçlü durman, üzülmemen lazım,
korkmaman lazım, örnek olman lazım, kafana takmaman lazım, sevmemen lazım.
Verdiği Kararlar: Keşke bunu almasaydın, buna
para mı verilir? Çocuk böyle mi yetiştirilir?
Dini Yaşam Tarzı: Neden namaz kılmıyorsun, neden
oruç tutmuyorsun, neden oruç tutuyorsun, neden tesettüre girdin?
Özel Hayatı: O adam ya da kadın sana yakışmıyor.
Bu ilişki yürümez, bence boşanmalısın. Neden evlenmiyorsun? Hemen çocuk yapın
ya da yapmayın.
Sosyal Medya Paylaşımları: Neden profil
fotoğrafını değiştirmedin, neden kandilimizi ya da milli bayramımızı kutlamadın.”
Evet Beyhan Budak’ın saydığı yapılmaması gereken
maddeler, istenirse daha da uzayıp gider.
Kısaca zaten zor olan hayatı insanlara daha
fazla zorlaştırmayın…