Ülkemizde her şey güllük gülistanlıkmış gibi son
günlerde sadece İstanbul Sözleşmesi tartışılıyor…
Öyle ki her gün birbiri ardına vahşice öldürülen kadınlar bile ne yazık ki bu kadar gündemde
kalmıyor…
O kadar çok konuşuldu ki, şu an ilgili ilgisiz
herkes İstanbul Sözleşmesi’nin adını öğrenmiş durumda.
Peki ya içeriğini kaç kişi biliyor?
Her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgisi olanın
da olmayanın da bir beyanı var.
Ve çok enteresan ki fikri olanların içerisinde
karşı çıkanların ve eleştirenlerin büyük çoğunluğu erkek! Hatta sözleşmeden
çıkılması için rapor hazırlayan komisyon da sadece erkeklerken oluşuyor!
Bırakın bari kadınların haklarını savunan bir
sözleşme ile ilgili kadınlar konuşabilsin…
11 Mayıs 2011 tarihinde
İstanbul’da imzaya açılan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara
Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki
Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) neden 6 sene sonra eleştiriliyor?
Üstelik sözleşmeyi ilk
imzalayan ülke Türkiye olmasına rağmen…
Öte yandan sözleşmeye destek
verenler olduğu gibi vermeyenlerin olması da gayet normal bir durumken, bu
konuyu bu kadar siyasileştirme çabaları neden?
Kadınların tek istediği işin içine
siyaset karışmadan, haklarını arayabilmek...
Çünkü artık her gün acaba
hangimiz katledileceğiz korkusu yaşamak istemiyorlar…
Sözleşmelere ideolojik olarak
değil, içeriği hayatımızı kurtarmaya yetiyor mu yetmiyor mu diye bakıyorlar…
Öyle ki Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın başkan yardımcılığını yaptığı
KADEM’in de sözleşmeye destek vermesi bu durumu en net şekilde özetliyor.
KADEM tarafından yapılan
açıklamada, “İstanbul
Sözleşmesi ve kadın cinayetlerinin artması arasında doğrusal hiçbir bağlantı
yokken, kadın cinayetlerini önlemek üzere getirilmiş bir düzenlemenin günah
keçisi ilan edilmesini anlamak pek mümkün gözükmemektedir. Cinayetler gerçekten
arttıysa burada bakılması gereken pek çok değişkenli sosyolojik ve psikolojik
toplumsal süreçlerdir. Burada sözleşmenin bu kadar hedefe konulması asıl
sebeplerin görmezden gelinmesi anlamına da geliyor. İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik her tür şiddete karşı
hukuki çerçevede detaylı bir koruma sağlayan ilk uluslararası belgedir”
denildi.
Yani İstanbul Sözleşmesi’ni
eleştireceğim diye kadınlara aleni şekilde hakaret edip çirkin yakıştırmalar
yapan yazara da gereken cevabı vermiş oldular…
Ve AK Partili kadınlar 81 ilde kendilerine yapılan çirkin yakıştırmalar
nedeniyle yazar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Kısaca kadınlar canlarını
kurtarmakla mı uğraşsın yoksa eğitimli (!) kişilerin çirkin yakıştırmaları ile
mi şaşırmış durumdalar!
Sonuç olarak ülkede gün geçtikçe artan kadın cinayetlerini İstanbul Sözleşmesi’ne
bağlamak ne yazık ki işin kolayına kaçmak…
Artık büyük resmi görmenin vakti geldi de geçiyor bile…