MAÇIN ilk 10 dakikasında ev sahibi konumundaki Galatasaray’ı
daha etkili gördük. Taraftarının da desteğiyle Rizespor kalesine yüklenip ilk
dakikalarda turu koparmak istedikleri açıkça ortaydaydı.
Pas alışverişlerini iyi yaptılar. Ancak Galatasaray’da bu
bölümlerde eksik olan şey takımda iyi bir golcünün bulunmamasıydı. Bu nedenle
de gittikleri her pozisyondan eli boş olarak geri döndüler.
Aslında burada Galatasaray’ın forvet hattının
beceriksizliğinin yanı sıra Rizespor’un oyun disiplini de gözardı etmeyelim.
Hocalarının söylediği şeyleri sahaya yansıtıp gole izin vermediler. İyi
mücadele ettiler.
Maçın 2’nci yarısı çok daha hareketli geçti.
Umar’ın 61’de oyuna girmesiyle Rizespor’un oyun şekli de
değişti. Daha fazla Galatasaray kalesine gitmeye başladılar.
Umar çok hareketli bir o kadar da tehlikeli bir oyuncu.
Neden yedek kaldı onu da İsmail Kartal hocaya sormak gerekir. Kenarda 1 saate
yakın beklemesinin mantıklı bir açıklaması vardır elbette.
Rizespor’un oyunu 2’nci bölgeye yıkması beraberinde golü de
getirdi.
Ancak 1-1’den sonra 2’nci düşünmeyince kalesinde golü görüp
elendiler. Son dakikadaki pozisyonda hakem bence eyyamcılık yaptı. Oysa verdiği
2 penaltı kararında son derece kararlıydı ve doğruydu.
Ancak son dakikada faul çalıp, Rize’nin elenmesine,
Galatasaray’ın ise turu geçmesine neden oldu. Hep söylüyoruz: Sen hakemsin
kardeşim. Renkdaş değil. Böyle yaparsan bir daha zor maç alırsın.
Dünkü maçın en önemli ayrıntısı bence 3 golün de duran
toptan olmasıydı. Bu bizim ligimizdeki oyuncuların kalite noksanlığını
gösteriyor. Öyle transfer yapılıyor ki bırakın bu adamlar Süper Lig’de halı
sahada bile top oynatılmaz. Ancak ahbap-çavuş ilişkileri böylesine kalitesiz
isimlerin önemli takımların formasını giymesini sağlıyor.
Rize elendi ancak disiplinli futboluyla benim alkışımı aldı.
Her maç böyle oynarlarsa ligde sıkıntı yaşamazlar.