Büyük Atatürk 1923 yılında; “ Güzel vatanımızı fakirliğe,
memleketimizi haraplığa sürükleyen çeşitli sebepler içerisinde en kuvvetli ve
en önemlisi, ekonomimizde bağımsızlıktan yoksun olmamızdır. Memnunluğa ve
övünmeye değer ki, bu bağımsızlığı bugün fiilen elde etmiş bir durumda
bulunuyoruz!” demişti.
Yine o dehanın 1924 yılında söylediği ve günümüze ışık tutan
sözlerinden bir diğeri:
“Bilirsiniz ki; ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve
yoksulluktan kurtulamaz; toplumsal ve siyasal felaketlerden yakasını
kurtaramaz... Hiçbir uygar devlet yoktur ki; ordu ve donanmasından evvel
ekonomisini düşünmüş olmasın. Memleket ve bağımsızlık savunması için varlığı
gerekli olan bütün kuvvetler ve araçlar, ekonomik yaşamın açılma ve
gelişmesiyle olabilir.”
Bu sözlerin üzerine söz eklemeye gerek olmasa da, daha iyi
anlaşılabilmesi için biraz açalım:
Önce, ekonomik bağımsızlığı günümüze göre yeniden tanımlamak
gerekir:
“ Ekonomideki çarkların öz kaynaklarla döndürülmesi ve
ekonominin dış müdahalelere karşı dirençli olması” şeklinde tanımlarım ekonomik
bağımsızlığı.
Yani; mümkün olduğunca kendiniz üreteceksiniz; dışarıya
sattığınız mal ve hizmetler aldığınızdan fazla olacak; topraklarınızın,
kaynaklarınızın, fabrikalarınızın kontrolü sizde olacak. Vatandaşlarınız sosyal
yardımlara muhtaç kalmadan, çalışarak, eğitilerek, üreterek, kazanıp refaha ve
huzura ulaşacak.
Bugün gelinen noktada; çok üzülerek belirtmek gerekir ki;
ekonomik tablo pek de iç açıcı değildir.
Dövizin inanılmaz ölçüde yükselişi, milli varlığımızı tehdit
eder boyutlara ulaşmıştır. Ekonomik anlamda tam bağımsız olmadığımızdan; “Bana
ne dolardan! “ diyemiyoruz.
Yediğimiz ekmeğin buğdayından, bindiğimiz aracın yakıtına,
kullandığımız telefondan, içtiğimiz ilaca kadar her şeyin fiyatı dolara bağlı.
Borçlarımız dolarla ödenecek, ürettiğimiz sanayi ve tüketim
mallarının hammaddelerinin ve/ veya ara mallarının yarıdan fazlası ithal ve
dövizle alınıyor.
Devletimizin dış tehditlere karşı en hassas konumda
bulunduğu bir dönemde; askeri alanda olduğu kadar, hatta ondan daha fazla
ekonomik alanda “ SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK BİR VATAN GÖREVİ HALİNE GELMİŞTİR!”
Acilen ve kaçınılmaz şekilde; ekonomi masaya yatırılmalıdır.
İktidar-muhalefet demeden; ekonomik öngörülerinin ve
önerdiği tedbirlerin doğruluğu kanıtlanmış finans ve ekonomi uzmanlarından
milli bir komisyon kurulmalı ve bu komisyon maharetiyle kalıcı çözümler ortaya
konulmalıdır.
MİLLİ BEKAMIZIN AÇIK ŞEKİLDE HEDEFE OTURTULDUĞU BİR SÜREÇ
YAŞIYORUZ. UTULMAMALIDIR Kİ; GÖVDEMİZİN ŞAH DAMARI EKONOMİDİR. “KARNIMI NASIL
DOYURACAĞIM? KAYGISI” MİLLİ AZİM VE İRADEMİZİ AŞINDIRMAMALIDIR.
Bir yandan, azim ve irademizi besleyen hamasi duygularımızı
diri tutarken, diğer yandan da, pıhtı atmayacak şekilde kan akışımızı
sağlamalıyız .