Borçlar Kanunu hükümlerine göre sözleşmelerde tarafların
eşitliği ilkesi esastır. Ancak taahhüt firmaları, ihale makamlarıyla karşılıklı
imza altına aldıkları sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini süresinde yerine
getirmekteyken, idarelerin yükümlülüklerini gecikmeli olarak yerine getirmesi
ile sıklıkla karşılaşılmaktadır.
İş programına uygun bir şekilde teslimleri tamamlanan iş
kalemlerine ilişkin düzenlenen hakediş
formunun, karşılıklı imzalanmasının ardından, yasal süresinde düzenlenen hakediş faturaları, birçok idare tarafından
ödenek yetersizliği gerekçe gösterilerek, belirsiz ileri bir tarihte
düzenlenmesi talebiyle geri çevrilmektedir. Zira faturanın KDV tutarını dahi
ödeyecek parası yok. İdarelerin geç ödemeler veya usulsüz yaptırımları sonucu,
firmaların zor ve cezai bir durumla karşılaşmasının, uygulamada, idarelere
herhangi bir yansıması olmamaktadır.
Vergi Usul Kanunu
uyarınca fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren
azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar
hiç düzenlenmemiş sayılır ve özel usulsüzlük cezası kesilir. Hakediş formları
da sevk irsaliyesi niteliğindedir, onay tarihinden itibaren yedi gün içerisinde
faturası düzenlenmelidir.
Ödenek yetersizliği gerekçesiyle, fatura kabulünün ve/veya
ödemesinin süresinde yapılmayışı, yükleniciye, birçok mağduriyet yaşatmaktadır.
Şöyle ki;
Fatura düzenleme tarihinin, yasal süresinden ileri bir
tarihe ötelenmesi, yükleniciyi, dahil olduğu mevzuat hükümlerine aykırı
düşürerek cezaya muhatap bırakmaktadır. Vergi iadesi hakkının doğduğu hallerde,
ya bu hak kaybedilmekte ya da izah verme ve benzeri nedenlerle uzun bir iade
süreci geçirilmektedir. Kesilen fatura tarihi ile hakediş onay tarihi
arasındaki süre, yasal süreyi aşmışsa, dönem atlanmışsa, ilgili fatura, vergi
iadesine konu edilememektedir. Vergi idarelerinin, sürece dair yorumu farklı
olabilmektedir.
Hakediş ödemelerindeki gecikmelerin, yüklenicinin mali
gücünün yet-e-mediği hallerde, işin yavaşlamasına veya durmasına neden olacağı,
beraberinde de gecikme cezasını doğuracağı göz ardı edilmemelidir.
Süresinde tahsil edilemeyen hakediş faturası, vergi ve SGK
borç ödemelerinde aksamaya neden olabilmektedir. Vadesi geçmiş vergi ve SGK
borcu olan firma, yeni ihalelere katılma hakkını kaybetmektedir. Personel
ödemeleri başta olmak üzere, süresinde yerine getirmek zorunda olduğu ödemeler
için, firma, ek borç yüküne girebilmektedir; borçlanması yüksek ise mali
tabloların dengesi bozulmaktadır, geri ödemelerde gecikme varsa finans
kuruluşları nezdinde kredibilite kaybedilmektedir, duruma göre yüksek borçlanma
maliyetine katlanılmaktadır.
İdarenin sebebiyet verdiği haller kapsamında, süre uzatımı
vermek mümkün iken, çoğu İdare süre uzatımı vermemektedir. Firmalar da idare
ile ters düşmemek, ilişkileri bozmamak adına mevzuatta tanımlanmış haklarından
yararlanmamaktadır. Bu konuda, her idarenin tutumu aynı yönde değildir. Ancak
bir uygulayıcının, ilişkili olunan mevzuatı hatalı veya eksik yorumlaması,
uygulama usul ve esaslarının birbiriyle ilişkilendirilmeden değerlendirilmesi,
yüklenici ve/veya kamu aleyhine sonuç doğurabilmektedir.
Geciken hakediş ödemelerine, kaynak yokluğu veya
yetersizliğinin gerekçe gösterildiği haller, Kamu İhale Kanununun,’’ Ödeneği
bulunmayan hiçbir iş için ihaleye çıkılamaz’’ hükmü ile örtüşmemektedir.
İdarelerin, ödeme yükümlülüğünü süresinde yerine getirmemesi sonucu tek taraflı hak kaybı yaşayan firmaların, zora düşeceği, özel sektör ve/veya kamuya karşı yükümlülüklerini aksatacağı aşikardır. Sözleşmeden kaynaklı alacaklarını, süresinde tahsil edemediği sürece, yapılandırma ve benzeri düzenlemelerin, taahhüt firmalarına, uzun vadeli bir rahatlama sağlamayacağı hususu dikkate alınmaya muhtaçtır.