Hepimizin bildiği gibi 2021 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’na gelecek büyük ihtimalle Cumhur İttifakı’nın oyları ile kabul edilecek.

Hazırlanan bu bütçede olması gerekenler adına verilen bütün önergeler AK Parti ve MHP’nin oyları ile reddedildi. Salgın sürecinde yaşanan sıkıntıların aşılması için iktidarın çareler ürettiğini dinliyor, okuyoruz. Olumlu gelişmelere millet eyvallah diyor.

Gelin görün ki bu bütçede eğitim emekçilerinin ek gösterge rakamlarının arttırılması yok. Elektrik faturalarından dağıtım, sayaç okuma, hizmet, kayıp kaçak, iletim başlığı altında alınan ücretlerin talep edilmemesi yok.

Engelli kardeşlerimiz için elektrik ve doğalgaz indirimi yok. Asgari ücretten vergi alınmaması yok. Sağlık personeli, din personeli, eğitim ve öğretim sınıfı görevlisi öğretmenler ile emniyet mensuplarının ek gösterge rakamlarının arttırılması yok.

Cem evlerinin ve diğer ibadethanelerin tamir ve tadilat giderleri ile bina giderlerinin hazineden karşılanması, emeklilikte yaşa takılanların emekliliklerinin sağlanması yok. Çiftçilerin üretimde kullandıkları malların ÖTV ve KDV’ye ilişkin giderlerini hazinenin karşılaması yok.

Ataması yapılmayan öğretmenlerin sorununun çözümü yok. 200 bin öğretmenin atanması yok. İş bulamadıkları için Kredi ve Yurtlar Kurumu’na borcu bulunan en az 5 milyon gencin borcunun silinmesi yok.

Havza-Vezirköprü-Boyabat yolu ile Ayvacık-Erbaa-Taşova yolu projeleri için ödenek arttırılması yok. Çiftçilere doğrudan gelir destek ödemelerinin arttırılması yok. Ayda 2 bin TL’den altı ay süreyle esnafa doğrudan destek ödemesi yapılması yok. Kısaca yok oğlu yok.

Bunların yanı sıra bütün koronavirüs aşılarının ücretsiz olması yönünde verilen önerge de kabul görmedi. Şimdi bunları dile getirince saldırıya uğruyorsun. Bütçede yer almayan bu taleplerin hepsini kabul etmeyenlere sormak gerek: Bu milletin beklentilerine nasıl karşılık verilecek? Çiftçiden asgari ücretliye, memurdan öğrencilerin borçlarına varıncaya kadar nefes aldıracak adımları atmak yerine üstüne üstlük iktidar vatandaşın sırtındaki KDV’den daha fazla gelir elde etmeyi hesaplayarak tahmini tutarı 1 milyar lira arttırdı. Halkın temel beklentilerinin yer almadığı bütçe kimin bütçesi acaba?

Televizyon ekranlarında, gazete sütunlarında vatandaş adına cilalı laflar söyleyenler milletin jet hızıyla değişen gündem arasında dikkatlerden kaçan bütçe görüşmelerinde hepsine hayır demek sosyal devlet anlayışına ne kadar uydu sormak gerek.

İSRAF VE İFLASLAR

İstanbul Adliye Sarayı’nda 2 milyonu aşkın icra ve iflas dosyası var. Türkiye’de bu rakam ise haziran ayında 32 milyonun üzerindeydi. İstanbul’da dosyaların sonuca bağlanması için bakanlık iki yeni bina kiralamak zorunda kaldı.

Yaşanan salgın sonrası icra ve iflas dosyalarının sayısının 40 milyonu bulduğu iddia ediliyor. Hal böyle iken bütçe görüşmelerinde icralık olanlar ile iflas edenlerin derdine derman olacak düzenlemelere hayır denmesi insanı düşündürüyor.

Salgın nedeniyle bu dosya sayısının çığ gibi arttığını tahmin ediyorum. Milyonlarca kişi icralık olmuş, iflas etmiş, biz hala betonlara para gömmeye devam ediyoruz. Atılan adımlar ile dile getirilen sözler birbiriyle paralel olmalı.

Sandığa etki edecek sözler artık pirim yapmıyor bilesiniz. Bu saatten sonra vatandaş cebine ve mutfağına yansıyacak icraatları bekliyor. Lafla peynir gemisi yürümez denir ya işte öyle bir şey. Salgın nedeniyle millete aç kapa deniliyor, bütçe görüşmelerinde ise hayır deniliyor. Bu olmadı işte.

Bir ülkede cezaevi ve mahkeme bina sayısı ne kadar artıyorsa orada bir sorun vardır. Ne alaka derseniz, yaşanan ortam insanları suça, iflasa ve icralık olmaya sürüklüyor demektir. Sonuç olarak her şeyin başı sadece sağlık değil, ekonomi ve eğitim olduğunu artık kabul etmek gerek.